18 Ekim 2009 Pazar

Yoksulların mülkleri nasıl ellerinden alınıyor? Sulukule örneği

http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalEklerDetay&ArticleID=958858&Date=18.10.2009&CategoryID=42

HER ŞEY KİTABINA UYGUN

Hilal Küey

Hayır, hayır, Fatih ilçesi Neslişah ve Hatice Sultan (Sulukule) mahallelerinin 5366 sayılı yasa kapsamında yenileme alanı ilan edilmesindeki yanlışlardan, diğer yasalarla çelişkilerinden, kamulaştırma kavramının ruhu ile bu yasanın nasıl da çeliştiğinden söz etmeyeceğim. (Yasanın tam adı, Yıpranan Tarihi ve Kültürel Taşınmaz Varlıkların Yenilenerek Korunması ve Yaşatılarak Kullanılması Hakkındaki Kanun. R.G. 05.07.2005)
Sulukule’nin 19.10.2006 tarihli Bakanlar Kurulu Kararı ile acele kamulaştırmasına karar verilmesinden, 2009 yılı itibarıyla hâlâ idare adına tescil kararları olmadığına göre, niçin acele kamulaştırma diye de sormayacağım.
İstanbul 1 nolu Kültür Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nun 12.07.1995 tarihli kararı ile Kentsel ve Tarihi Sit ilan edilen bölgede, Yenileme Alanları Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nun 2.11.2007 tarihli kararı ile onaylanan avan projedeki, tescilli bina sayısı eksikliklerinden de bahsetmeyeceğim.
Yine avan projenin Roman kültürünü korumadığı konusuna hiç ama hiç değinmeyeceğim. Sağır sultan bile duydu. UNESCO’nun konu ile ilgili raporları bir yana, Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiserliği’nin 01.10.2009 tarihli raporunun Sulukule ile ilgili bölümlerine bakmak yeterli olacaktır. (Sayfa 4, paragraf 6; sayfa 28, bölüm VI. Madde 133 146)
Somut davalardan söz edeceğim sizlere, yasaların insana nasıl değdiğinden. 4650 sayılı yasa ile değişik Kamulaştırma Kanunu’na göre, kamulaştırılmasına karar verilen alandaki taşınmaz malikleri ile öncelikle, anlaşma yoluna gidilmesi (satın alma usulü; 8.madde), anlaşma sağlanamayanlara karşı ise acele el koyma, tespit ve tescil davalarının açılması gerekiyor.

Tapudaki mal sahibi
Sulukule’de 8. madde anlaşmaları, acele kamulaştırma kararının uygulanacağı baskısı ile sağlandı. Ekonomik yönden güçsüz olan bölge halkı, tapuların çoğunun da hisseli olması karşısında, ya belediyenin verdiği düşük kamulaştırma bedellerini kabul etmek ya da arsa spekülatörlerine biraz daha yükseğine satmak ikilemi ile karşı karşıya kaldılar.
Bu ikilemi kabul etmeyen az sayıda mahalleliyi ise başka bir sürpriz bekliyordu: 40 -50 yıl önce ölen nineleri -dedeleri aleyhlerine alınmış el koyma kararları. Bu el koyma kararından bir biçimde haberdar olanlar şanslıydılar! Zira haber üzerine Fatih Sulh Hukuk Mahkemesi’ne başvurup veraset ilamı çıkarabilecekler, bazıları Osmanlıca olan eski tapularda soyadı bulunmadığından, soyadsız alınmış olan el koyma kararı ve bankaya yatırılan bedelin, kendi dedesine ait olduğunu açacakları yenileme davalarında ispat edebilmenin yollarını arayacaklardı.
Örneğin tapudaki mal sahibinin kimlik açıklama bilgileri şu şekilde olabilmektedir: Filibe eşrafından Veli oğlu Ali. İşte bu Ali’nin evde oturan Ayşe’nin miras bırakanı olduğunun ispatı gerekmektedir. Takdir edersiniz ki süreç gerekir.
Peki bu zaman zarfında ne olur? Kamulaştırma bedeli bankaya yatırılıp el koyma kararı ile de yıkıma geçilen evin mirasçısı, henüz hiçbir bedel almaksızın sokaktadır. Bilirsiniz, Anayasa 35 mülkiyet hakkını korur. AİHS 1.Ek protokol de öyle.
Mirasçı sıfatı ile mülk sahibinin, İdarenin Kamulaştırma Kanunu 10. maddeye göre açacağı davadan da bihaber olacağını söylemek kehanet değildir artık. Davadan haberdar olmayınca, kanunun kendisine tanıdığı kamulaştırmaya itiraz, bedele itiraz gibi haklarını ise zaten kullanamamış olmaktadır. (Hani mülkiyet ancak kanunla sınırlanırdı? Sınırı da Kamulaştırma Kanunu idi? İdarenin kararlarının haksız olduğunu düşünürse vatandaş, yargıya gidebilirdi? Bedeli verilmeden kimsenin malına el konamazdı?)
İstanbul Fatih İlçesi 1. grup 2. no’lu Yenileme Alanları Proje ve Uygulamaları’na ilişkin protokolün 14.maddesi “... anlaşma sağlanamayanların kesinleştirilmesinden sonra kamulaştırma çalışmaları 6 ayda tamamlanacaktır” hükmünü taşıyor ama ne gam!
Tapudaki soyadsız müteveffa malikler adına, el koyma kararları alınmış ve çoktan yıkıma geçilmiştir. Üstelik henüz uygulama projesi yokken! Evet, yanlış duymadınız sadece avan proje ile henüz uygulama projesi mevcut değilken tüm mahalle nerede ise tamamen yıkıldı. Aslında bu bir kamulaştırmasız el koyma halidir.
Kaldı ki, avan proje dahi henüz kesinleşmiştir. Avan projeyi onayan karara karşı iptal davası açılmış olup, İstanbul 4. İdare Mahkemesi’nden keşif günü beklenmektedir. Müteveffalar adına el koyma kararı alınan parsellerin bazı mirasçıları, söz konusu iptal davasında taraftırlar. Bu durumda belediyenin en azından bu mirasçılardan habersiz olduğu söylenemez.
Yazının başlığına dönersek Sulukule kamulaştırmaları evrak üzerinde yasal gözüküyor. Peki ya vicdanlarda? Hukuk vicdanını arayıp bulmalıdır.

HİLAL KÜEY Avukat