29 Aralık 2007 Cumartesi

Sulukule Deprem Riski sebebiyle değil Rant sebebiyle yok olma tehlikesi içinde

"Sulukule'yi Deprem Değil Rant Yok Edecek
Sulukule'de yenileme ve acele kamulaştırma kararının Belediye yetkililerince sık sık dile getirilen gerekçelerinden bir tanesi de "afet riski"ydi. Jeoloji Mühendisleri Odası raporuysa bölgede "deprem riski yoktur" diyor.

http://www.bianet.org/bianet/kategori/bianet/103761/sulukuleyi-deprem-degil-rant-yok-edecek
BİA Haber Merkezi - İstanbul
24 Aralık 2007, Pazartesi
Neşe OZAN
Fatih Belediyesi'nin hazırladığı kentsel yenileme projesiyle adım adım bin yıllık ömrünün sonuna yaklaşan Sulukule'nin jeolojik zemin özellikleri açısından İstanbul'un güvenli bölgelerinden birisi olduğu ortaya çıktı.
Sulukule Roman Kültürünü Geliştirme ve Dayanışma Derneği'nin başvurusuyla Jeoloji Mühendisleri Odası'nın hazırladığı rapor, Sulukule'de "Deprem riski bakımından elverişsiz bir zemin yapısı bulunmamaktadır" diyor.
Belediye neye dayanarak "afet riski" var diyor?
Tarihi semt Sulukule'ye ilişkin "kentsel yenileme projesi", Bakanlar Kurulu'nun onayının ardından, 2005 yılının Kasım ayında Fatih Belediyesi tarafından kamuoyuna duyurulmuştu.
Mahallesiyle ilgili haberleri medyadan duyarak bilgilenen ve ne yapacağını şaşıran semt halkı, bir sene sonra ikinci şoku yaşadı: 2006 yılının Aralık ayında Belediye, Bakanlar Kurulu'ndan Sulukule için acele kamulaştırma kararı çıkarttı.
Sulukule'de "yenileme" ve "acele kamulaştırma kararı"nın Belediye yetkililerince sık sık dile getirilen gerekçelerinden bir tanesi de "afet riski", yani deprem tehlikesi. Aynı gerekçe Hükümetin Sulukule konusunda Birleşmiş Milletler (BM) ile yürüttüğü yazışmalarda da ön plana çıkıyor.
BM'nin barınma hakkı konusundaki özel raportörü Miloon Kothari'nin İnsan Hakları Konseyi'nin 18 Haziran 2007 tarihli oturumunda sunduğu raporda aktardığına göre, Türkiye hükümeti, yerel yönetimin 1999 depreminin olumsuz etkileri karşısında, deprem kuşağında olan bu bölge için gerekli önlemleri almaya karar verdiğini belirtiyor.
Oysa Jeoloji Mühendisleri Odası'nın 18 Aralık 2007 tarihli raporu semt zemininin İstanbul'un güvenli bölgelerinden olduğunu belirtiyor. Jeoeloji yüksek mühendisi Tahir Öngür ve jeoloji mühendisi Hadiye Yücel İnceoğlu tarafından hazırlanan rapor "bölgedeki zemin özelliklerinin herhangi bir risk içermediği, önlem alınmasını gerektirir bir ortam bulunmadığını" vurguluyor.
Fatih Belediyesi Sulukule'de kentsel yenileme ile yeni villaların yapılmasına karar verirken, deprem riskine işaret ediyordu. Oysa anlaşılıyor ki, Sulukule Romanlarını depremden çok, Belediye'nin kentin bu merkezi bölgesini rant kapısı haline getirerek, zenginlere peşkeş çekmek istemesi yerinden edecek.
Belediye proje bağlamında şimdiye dek üç yüzün üzerinde hak sahibi ile anlaştığını söylüyor, ne var ki, bunların yüzde 80'i yerel halktan değil, Romanların evlerini düşük fiyata kapatan üçüncü şahıslar.
"Osmanlı tarzı" villalar Sulukule'de hiç yaşamamış, Romanlarla yaşayan o özgün kültürel dokuyla hiçbir ilgisi olmayan kesimler için yapılıyor. Nitekim bu villaların gelecekteki sahiplerinden AKP Fatih ilçesi Yönetim Kurulu eski üyesi Recep Karaoğlu, Sulukule'den ev "kapattığı" için AKP yönetimi tarafından geçtiğimiz günlerde istifaya zorlanmış ve sonunda istifa ettirilmişti.
Açıklamasında AKP Fatih İlçe Başkanı Ahmet Baha'nın aynı kararlılıkla yenileme alanlarında yer alan parti üyelerini istifa ettirmesini temenni eden Karaoğlu, projenin derdinin, Romanları depreme karşı güvenli konutlara kavuşturmak değil, rantçıları kollamak olduğunu ortaya koyuyordu. (NO/EZÖ)

16 Aralık 2007 Pazar

"Sulukule Örneğinde Kentsel Dönüşüm Gerçekleri" konulu toplantı


Editör: Gizem ERDOĞAN
Planlama.Org
10-17 Aralık İnsan Hakları Haftası Kapsamında yapılan "Sulukule Örneğinde Kentsel Dönüşüm Gerçekleri" konulu toplantı; İnsan Yerleşimleri Derneği Başkanı Mimar Korhan Gümüş, Sulukule Platformu'ndan; Hacer Foggo ve Neşe Ozan; Sulukule Roman Kültürünü Geliştirme ve Dayanışma Derneği Başkan Şükrü Punduk Konuşmacı olarak iştiraki ile Tarih ve Toplum Bilimleri Enstitüsünde yapıldı.
Neşe Ozan ;sosyal yapıya değindiği konuşmasında; evlerin tapu tahsis belgeli olduğunu karşılaştığı evlerin 2-3 tanesinin tapusuz olduğunu söyledi. Hacer Foggo'nun 25 ev yıkıldı demesine atıfla evlerin el değiştiren evler olduğu; bunun sebebinin kamulaştırma korkusu, nedeninin ise " biz ciddiyiz imajı" olduğunu belirtti.
Mahallelinin %83'ü 10 seneden fazla bir süredir burada oturuyor olduğunu yarıya yakınının ise 40 seneden fazadır mahallede oturduğunu, bazılarının ise Osmanlı tapularına sahip olduğunu söyledi. Mahallede herkesin bir şekilde birbirleriyle akraba olduğunu; içlerine kapalı yaşadıklarını; bunun nedeninin de "dış dünyada" maruz kaldıkları ayrımcılık olduğunu sözlerine ekledi.

Sulukulelilerin yarısına yakınının 500 YTL'nin altında gelir sahibi olduklarını, açlık sınırının 600 YTL olmasına rağmen; Sulukule'de açlıktan ölen kimsenin olmadığını söyledi. Bunun nedenini mahalle içindeki ekonomi olduğuna bağlayan Ozan; bunu bakkaldan alabildikleri 1 YTL lik peynir, komşuların getirdiği bir tas çorba ya da evde pişirilip mahalle kahvesinde satılan aşure gibi örneklerle açıkladı. Dışarıda iş sahibi olmanın mahallede çok nadir olduğu; ancak Sulukule projesine muhalefet arttıkça belediyede işe mahallelinin alımının başladığını belirtti. Mahalleli kadınların ise etraftaki konfeksiyon atölyelerinde çalıştığını söyledi.

Korhan Gümüş konuşmasında; BM özel raportörünün projeye dair olan;
· Halkın görüşünün alınmamış olması.
· Yaşam ekonomisini alt üst etmiş olması. tespitlerine değindi.

UNESCO'nun tarihi kentler listesinden silinmesi tehdidine karşılık belediyenin; dış kaynakların baskısı nedeniyle böyle projeler üretmek durumunda kalıyoruz savunmasının ve bu savunmanın deprem riski ile desteklendirilip, projelerin koruma yaklaşımına uyduğunu söyleyen savunmalarını eleştirdi.
Belediyenin yaptığı anketler sonucunda %73 oranında yaşayanların yerlerini terk etmek istemediklerinin ortaya konduğuna dikkati Çeken Gümüş; yapılmak istenen projede "Osmanlı Mahallesi yansıtacağım" iddiasının olduğunu oysa bahsedilen Osmanlı'nın hangi dönem olduğunun problem olduğunu, bahsedilenin bir tarih ütopyası olarak adlandırılabilineceğini, bunun 19.yy historist mimari anlayışı olduğunu söyledi. Bunun İslami devlet inşasına yönelik fundamantalist yaklaşımlara bağlı ve tuhaf bir durum olarak gördüğünü söyledi. Ayrıca projede bahsedilen "surlara uyumlu konut" kavramının ortaya atıldığının ve bunun ne demek olduğunun anlaşılamadığını belirtti.
Projede mevcut yaşayanların ihtiyaçlarını düşünmediğini; tüm Sulukulenin altının projede otopark haline getirildiğini söyledi.
Bu projede sadece aç gözlü rant kavgacılarının yada ekonomik aktörleri himaye altına alan politikacıların değil kendilerini gizleyen tasarım gruplarının var olduğuna değinerek, yatırımcının karar verici değil, pasif olması gerektiğini söyledi. "insanlar da bağımlı birer seçmen haline gelmiştir." diyerek konuşmasını bitirdi. Ayazmalı ve Gülsuyu`nda yaşayanlarında katıldığı toplantıda ortak sorunların ve belediyenin ortak yaklaşımın olup olmadığı tartışıldı.

14 Aralık 2007 Cuma

Mustafa Demir MSGSÜ’de Sulukule projesini anlattı

Derya Nüket Özer

12 Aralık günü Fatih Belediye Başkanı Mustafa Demir MSGSÜ Mimarlık Fakültesi’nde Sulukule kentsel yenileme projesi hakkında bilgi verdi. Günün izlenimleri kısaca şöyle:

- Mustafa Demir, genel olarak Fatih’teki kentsel yenileme projelerini sıralayarak başladı sunumuna. Fener-Balat, Ayvansaray, Sulukule .. Kentsel yenileme projelerinin amaçlarını anlattığı bu genel girişte, bir cümlesi çok dikkat çekici idi. İster istemez altını çizme gereği duyuyor insan. “Bir zamanlar beyefendilerin yaşadığı bu yerlerde şimdi işgalciler yaşıyor.”
Yani, Sayın Demir galiba şunu demek istedi: “Biz burada yaşayan herkesi buraya yakışmayan insanlar olarak görüyoruz, beyefendileri yeniden buralara çekmeye çalışacağız.”

- Sayın Demir o çok tartışmalı 5366 sayılı yasanın önemini özellikle vurguladı. “5366 yasaya ihtiyacımız vardı. Yasa oluşturulurken Fatih Belediyesi'nin büyük katkıları oldu. 5366 sayılı yasa elimizi güçlendiriyor” dedi. Hizmet alanındaki halka hizmeti amaçlayan bir belediye başkanının ağzından duyulunca kulağa tuhaf gelen bir cümle idi bu. “Kime, neye karşı?” diye sormadan edemiyor insan. Demek ki yürütülen yenileme projeleri halkla ortak gerçekleştirilen işler değil, birilerine karşı yürütülen bir mücadele.
- Bir başka veciz söz, “Mülk sizin ama şehir hepimizin”di.
- Sunum, proje alanındaki evlerin içler acısı durumunu yansıtmaya odaklanmıştı. Nedense, iyi durumdaki evler, tescilli yapılar sunumda yoktu.
- Yine sunumda bölgede daha önce belediye tarafından yaptırılan anketin bazı verileri yer alıyordu. Aktarılan veriler sınırlıydı. Nedense “mesleki kurs almak ister misiniz” sorusuna “hayır” diyenlerin oranının yüzde 50’yi aşkın olduğu vurgulanarak gösteriliyor ama nedense yine aynı ankette yer alan “semtten ayrılmak istemeyenlerin” oranının yüzde 79 olduğundan hiç bahsedilmiyordu.

- Sayın Demir, Sulukule Kentsel Yenileme avan projesinin 2 Kasim’da Yenileme Kurulu’nda onaylandığını, belediye meclisi ve Büyükşehir Belediye Başkanı’nın da onaylaması ile kesinlik kazanacağını, en geç Şubat ayında da uygulamaya başlanacağını söyledi. Bu arada, projenin bugüne kadar 17 kez tadil edildiğini de vurguladı.
- İzleyiciler projeyi çeşitli yönleriyle eleştirdiler. Bir izleyici belediye başkanına “bari iyi bir şey söyleyin, mesela projede değişiklik yapılabilir mi?” diye sordu. Başkanın verdiği cevap şöyleydi: “Hayır, değiştirilemez. Kiracılar kuralarını çektiler. Onlara haksızlık olur”.
Yani bir kez daha ortaya çıktı ki, Fatih Belediyesi’nin 30 Kasım tarihindeki Çok Ortaklı Komisyon toplantısını 7 Aralık’a ertelemesi ve aradaki zamanda alelacele kura çekimi düzenlemesi hiç de tesadüf değil. Ve belediyenin gözünde Çok Ortaklı Komisyon yalnızca bir oyalama aracı.
- Mustafa Demir sunumunda Sulukule halkı, Sulukule Platformu katılımcıları, milletvekilleri Ufuk Uras ve Zafer Üskül’le yapılan görüşmelerin, Avrupa Parlamentosu toplantısının fotoğraflarını gösterdi. Bütün bu görüşmelerin ve toplantıların Sulukuleliler tarafından ısrarla talep edilerek gerçekleştirildiğini vurgulamayı nedense ihmal etti. Kim bilir belki MSGSÜ’deki toplantının fotoğrafları da bir gün yabancı misafirlere gösterilecek, “bakın üniversitelere de bilgi verdik, görüş aldık” diye. Oysa MSGSÜ’de Sayın Demir’in sunduğu projeyi olumlu bulan tek bir öğrenci, tek bir hoca yoktu. “Bari iyi bir şey söyleyin, projeyi değiştirilebilir mi?” sorusu bütün toplantıyı özetliyordu.

12 Aralık 2007 Çarşamba

Fatih Belediye Başkanı Mustafa Demir MSGSÜ'de
















“Sulukule’deki yaşamı yok eden ‘şirin’ projeler”

12 Aralık 2007

Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nin düzenlediği, geleneksel hale gelen, her hafta kentle ilgili konular hakkında fikir paylaşımlarına sahne olan, “Çarşamba Seminerleri” isimli toplantılarında bu hafta, Sulukule’de yapılan projeyi anlatmak üzere Fatih Belediye Başkanı Mustafa Demir vardı. Demir, sunuşuna, Fatih Belediyesi’nin yapmakta olduğu tüm kentsel yenileme projelerini kısaca tanıtarak başladı. Anemos zindanları, Tekfur Sarayı, Zeyrek Sarnıcı gibi alanların restorasyonunu yapma işine giriştiklerini açıklayan Demir, 5366 sayılı yasanın oluşumuna Fatih Belediyesi’nin yapmış olduğu katkıları vurguladı. Fatih’teki kentsel yenileme alanlarını 5 grupta incelediklerini belirten Demir, bu 5 grubun oluşturulabilmesine dair kriterlerini belirtti.
Bu kriterler şu şekildeydi:

1) Ekonomik ömrü tamamlanmamış,
2) İç göçe maruz kalmış,
3) Çarpık kentleşmenin görüldüğü,
4) Deprem açısından riskli,
5) Eski eserlerin yok olmasına sebebiyet veren,
6) Yoğunluğu az bölgeler.

Sulukule Mahallesi
Yaptığı uzun giriş konuşmasının ardından Neslişah ve Hatice Sultan Mahalleleri özelinde konuşmaya başlayan Belediye Başkanı, bölgenin 90 000 metrekare büyüklüğünde toplam alana ve 12 adaya sahip olduğunu belirtti. Bölgede nerelerin yenileme alanı ilan edilmesi gerektiğini düşünürken herhangi bir eleştiriye maruz kalmamak için belirli kriterler belirlediklerini söyleyen Demir, “Bir önceki dönemde sur koruma bandı olarak belirlenen bölgenin iç tarafını yenileme alanı olarak ilan ettik.” diye konuştu. Bu şekilde, vatandaşlardan “neden benim evim yenileme alanında da diğerinin evi o alanda değil.” gibi bir eleştiri geldiğinde söyleyeceklerinin belli olacağını söyledi.

Sulukule’de Uygulanacak Olan Yenileme Projesi

Belediye Başkanı, projenin, orada yapılabilecek en sosyal içerikli proje olduğunu iddia etmesinin yanı sıra, kiracılara ve hatta kendi deyimiyle, ‘işgalcilere’ dahi kimi haklar tanıdıklarını vurguladı. Ayrıca Demir, Türkiye’deki ekonomik koşullar içerisinde, kendi belirledikleri 15 yıla yayılmış taksitlendirme koşullarından daha iyi koşulların sunulmasının imkânsız olduğu iddiasında da bulundu.

Selim Velioğlu ve Mehmet Ali Yücel’in müellifi olduğu projenin hedefinin ‘bölge halkının yaşam koşullarının iyileştirilmesi’, aktörlerinin ise, ‘mülk sahipleri ve kiracılar’ olduğunu belirten Demir, kendi deyimiyle ‘işgalcilere’ dahi kimi haklar tanıyacaklarını açıkladı.

TOKİ ve Belediye ortaklığı ile geliştirilecek proje ile ilgili olarak “TOKİ bizim müteahhidimiz.” açıklamasını yapan Demir, TOKİ’nin başka yerlerde uygulamakta olduğu Kentsel Yenileme Projelerindeki konut edindirme şartlarının yanında Sulukule’ye ayrıcalın sağlandığını, en fazla 10 yıllık taksitlendirmenin bu bölgeye özel olarak 15 yıla çıkarıldığını belirtti. Projenin ilk ortaya çıkışından itibaren kendisine gelen eleştirilere önceden cevap vermeyi uygun gören Demir, Sulukule’deki evlerin arsalarının metrekaresine neden 500 YTL gibi düşük bir fiyat verdiklerini şu şekilde açıkladı: “TOKİ, konut yaparken arsa fiyatlarını da göz önünde bulundurarak, bitmiş evlere bir fiyat biçiyor. Bu fiyatı en alt seviyeye çekebilmek, oradaki halkı mağdur etmemek için optimum bir fiyat belirlememiz gerekiyordu, yaptığımız çalışmalar sonucu en iyi fiyat buydu.”

Projenin Karşısında Akademisyen ve Öğrenciler

Mustafa Demir’in sunumunu bitirmesinden hemen sonra, bir tür soru yağmuru başladı. Bir anlamda, toplantının en hararetli ve ufuk açıcı kısmı bu yorumlar bölümüydü.
Öncelikle Prof. Dr. İsmet Okyay, Sulukule’de bugün yaşayan halkın oradan başka bir yere taşınmak zorunda bırakılmasının en büyük sorun olduğunu ifade ederek şu şekilde konuştu:“Burada yapılan proje hızla yürüyor, ancak kamuoyuna yeni yansıdı. Bir tarafta Bizans Surları, diğer tarafta da önemli bir ulaşım aksı bulunuyor. Uzun yıllardır yerleşimin olduğu bu bölgede şu anda oldukça kötü şartlarda oturuluyor. Bu sağlıksız koşulların düzeltilmesi, bölgenin sıhhileştirilmesi kesinlikle gerekiyor. Bunun karşısında duran kimse olamaz. Ancak, yapılmaya çalışılan proje ile ilgili en büyk sorun, burada yaşamakta olan halkın 40 kilometre ötedeki bir yere taşınacak olmasıdır. Bu halk 100 yıllardır bu bölgede yaşıyor, kendilerine özgü bir yaşam biçimleri, müzikleri var. Roman müziği, Türk müziğinin en önemli renklerinden birini oluşturuyor. Bunca yıldır oluşturdukları mekân organizasyonları da kendi kültürlerine ve müzik yaratıcılıklarını ortaya çıkarabilmelerine elverişli tarza biçimlenmiş. Bu proje tüm bu anlatılanlara cevap veremeyecektir. O bölgeye varlıklı kesimin taşınmasının sağlanması kabul edilemez. Belediye bu bölgedeki projeyi yaparken maddi külfet altına girecek ve büyük miktarı sübvanse etmek pahasına o insanları orada tutacaktı, ancak bu tercih edilmedi.”

“Mekân toplumsal pratiklerin ürünüdür”

Bu yoruma Doç. Dr. Murat Cemal Yalçıntan ise şöyle bir eklemede bulundu: “Her mekân, o mekânı yaratanların kültürel ve toplumsal pratikleriyle şekil alır. Organik biçimde oluşan her yerde bu şekillenmeyi görebiliriz. Buna en iyi örnekler arasında gecekondu mahalleleri sayılabilir. Şu ana kadar hiçbir kamu otoritesi bu pratikleri göz önünde bulunduran bir planlama sistemine girişmedi.”

Bu iki yoruma cevap olarak Mustafa Demir, “Yaşam tiplerine dair çalışmalar yapıldı ve projede yaşanacak mekânlar avlulu, iki katlı evler şeklinde tasarlandı. Burada o insanlar oturacak.” şeklinde konuştu. Kiracıları buraya yerleştiremeyeceklerinden, bunun için yeterli mekânın bulunmadığından dem vuran Demir, kiracıların durumuyla ilgili olarak TOKİ’nin yaptığı Taşoluk’taki evlerin kurayla dağıtımı dışında herhangi bir seçenek olmadığını açıkladı. Bununla birlikte, “Her isteyen yaşadığı bölgede kalmaya devam edebilecek mi?” sorusuna, “Kendi paşa gönülleri bilir.” Şeklinde karşılık verdi. Ancak, Sulukule’de yaşamakta olan halkın çok yoksul olduğuna vurgu yapılsa da, hala şu anki Sulukule bölgesinde yapılmakta olan evlerin fiyatlarıyla ilgili bir bilgi bulunmuyor.

Kullanım Değeri / Değişim Değeri

Ardından, Doç. Dr. Erbatur Çavuşoğlu, çok önemli eleştirileri büyük bir açıklıkla dile getirdi. Çavuşoğlu, 5366 sayılı yasanın, oldukça büyük eksikliklere ve hatta yanlışlıklara sahip olmasına karşılık, neden Fatih ve Beyoğlu Belediyeleri arasında bir türlü paylaşılamadığını anlayamadığını belirtti. Özellikle şehircilik alanında, hak sahipliği gibi meselelere, kullanım değeri ve değişim değeri olarak iki ayrı kavram üzerinden bakıldığını vurgulayarak, Fatih’te yapılmakta olan bu projenin yalnızca değişim değeri üzerinden yapılan analizlerle geliştirildiğini, bu bakış açısının, yapılan araştırmalardaki yalnızca rakamlara dayalı verilerden de anlaşıldığını belirtti. Konuşmasına, TOKİ başkanının kentsel yenileme bölgelerinden ‘suç odakları’ olarak bahsetmesini hatırlatarak devam eden Çavuşoğlu, Demir’e bu görüşe katılıp katılmadığını sormasına karşılık Başkan’dan herhangi bir yanıt gelmedi. Özellikle milletvekillerinin de bu bölgeden ev almasının büyük bir skandal yarattığını, bu yüzden de yapılan projenin, her ne kadar “iyi niyetli” olsa da, bu gibi sıkıntılar sonucu kirlendiğini dile getirdi.
Sonuç olarak yapılan projeleri “çok şirin projeler” olarak niteleyen Çavuşoğlu, bu mahalledeki yaşamı göz önünde bulundurmadıklarının, tam anlamıyla o yaşam pratiklerini yok ettiklerinin altını çizdi. Son olarak, siyasilerin her konuyu bilmek zorunda olmadığını, ancak danışmanları sayesinde daha iyi işler yapabileceğini Belediye Başkanına bu konularda daha bilgili, daha sosyal projeler yapabilecek danışmanlar bulması gerektiğini, belirtti.

Proje değişebilir mi?

Doç. Dr. Murat Cemal Yalçıntan, bütün üniversitelerin görevinin bu gibi projelerde danışmanlık yapmak olduğunu, hatta bunun illa ki maddi bir karşılığının olması gerekmediğini belirtmesinin ardından Belediye’nin proje komisyonuna gittiğinde karşılaştığı durumu herkese anlattı. Yalçıntan, komisyon toplantısına katıldığında gündemin, konuşulacak konuların, hatta oturum yöneticisinin bile önceden belirlenmiş olmasının hiç de demokratik olmadığını belirtti.
Bunun üzerine, “Bunca katkının ardından projenin değişme imkânı var mı?” sorusuna ise, Belediye Başkanının verdiği, “Proje artık onaylandı, bundan sonra değişemez.” şeklindeki cevap tepkiyle karşılandı.

fotoğraflar ve haber:mimdap




10 Aralık 2007 Pazartesi

Sulukule'yi kimler paylaşıyor

http://www.gazeteport.com.tr/YAZARLAR/NEWS/GP_111943?WebsiteSearch=true

AKP’liler Sulukule’yi nasıl paylaştılar? Ben de yeni öğrendim. Meğerse, Fatih Belediyesi, projeyi hayata geçirirken Sulukule Halkı’na ilginç önerilerde bulunmuş. Projeye dahil olmanın zorunlu olduğunun altı vurgulanarak, “Ya belediyeye devret, yeni ev için borçlan. Ya da 2. şahıslara devrederek hakkından vazgeç” demiş…Toplam 580 adet evin bulunduğu projede, “Gücüm yok. Ben bu işe girişemem” deyip hakkını devreden 300’e yakın Roman vatandaş aslında bilememiş bu işin altında nasıl bir rant yatıyor. Tabi, önünü görebilen uyanıklar saldırmışlar projeden ev kapmak için. Bunlardan birisi de AKP Fatih İlçe Başkanı Yardımcısı Avukat Recep Karaoğlu....


http://www.haberfatih.com/detay.asp?hid=1213

Sulukule’de gelişen olaylarla ilgili olarak Ak Parti Fatih İlçesindeki kargaşa sonunda istifası istenen Yönetim Kurulu Üyesi Recep Karoğlu olaylarla ilgili olarak Gazetemize yaptığı özel açıklamayı aynen aktarıyoruzBENİM AK PARTİ FATİH ÜYELİĞİNDEN İSTİFA ETMEMİ GEREKTİREN NEDEN OLARAK FATİH BELEDİYESİ, İSTANBULBÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ VE TOKİ ARASINDA YAPILAN SAHİPLERİNİN MÜLKİYETİNDE OLAN BİR GAYRİMENKULÜN TARAFIMDAN ALIMIDIR................

8 Aralık 2007 Cumartesi

7 Aralık, Sivil Insiyatif Platformu Toplantısı

İstanbul 2010 AKB Komitesinin katkıları ile geçen sene Mayıs ayından bu yana Fatih Belediyesi ile "Çok Ortaklı Bir Komisyon" kurularak, projenin ilgili uzmanların katılımları ile, hem genel olarak İstanbul hem de mahalleliler için mağduriyet ve kayıplar yaratmayacak şekilde gerçekleşmesi için görüşmeler yapılıyor. Bu görüşmeler sürerken, projenin adım adım ve tek taraflı kararlarla uygulanmaya devam etmesine maalesef engel olamıyoruz.
Çok Ortaklı Komisyon'un çalışması ile ilgili hazırlanan protokol metninin görüşülüp karara bağlanması için geçen hafta, 30 Kasım'da bir toplantı yapılması öngörülmüştü. Ancak Fatih Belediyesi bu toplantıyı 7 Aralık'a erteleyerek geçen sürede çok önemli 2 adım attı. 2 Aralık Taşoluk'taki konutları görmeleri için, kiracıları Taşoluk'a götürdü. 4 aralık Salı günü de bu konutların paylaşımı için, mahalle yakınlarında, çekiliş düzenledi. Bu uygulamaların gerçekleşmesinin ardından dünkü toplantının ne anlama geleceği konusunda bizlerin kafası net değildi. Buna rağmen "olası" çok ortaklı komisyon üyelerinin çoğunun katılımı ile dün Fatih Belediyesi'nin, Zübeyde Hanım Kültür Merkezi'nde düzenlemiş olduğu toplantıya katıldık.
Toplantı, isteyenlerin kürsüye çıkıp 5 dk.lık konuşmalar yaparak kendisini ifade etmesine izin verecek şekilde düzenlenmişti.
Sulukule Platformu temsilcileri, Mahalleliler, Mahalle'de çok yeni kurulan Neslişah Sultan Derneği üyeleri, 2010 komitesi temsilcileri, "olası çok ortaklı komisyon" üyeleri söz alarak görüş bildiridiler. Mahallelilerin ortak olarak söyledikleri şey şuydu : "kendimiz ve çocuklarımız için yaşam koşullarımızın iyileşmesini ve eğitim seviyesinin artmasını" istiyoruz. Toplantı yaklaşık 3 saat sürdü.









toplantı sırasında sergilenen
uygulanmakta olan projeye ait görüntüler

4 Aralık, Kiracılar TOKİ Taşoluk Konutlarından Çekiliş Yapıyorlar

http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=240761&tarih=05/12/2007
http://www.bianet.org/bianet/kategori/belediye/103340/sulukule-hakkini-aradikca-belediye-bastiriyor