12 Haziran 2009 Cuma

Bilgi Üniversitesi'nde BM Zorla Tahliyeler Komisyonu Forum Toplantısı





Toplantının açılış konuşmasını Cihan U. Baysal yaptı. Konuşma metni şöyleydi :

Değerli Konuklar, Sevgili Dostlar, Sevgili Arkadaşlarım,
HOŞGELDİNİZ.

- ZORLA TAHLİYELER ve EV BOŞALTTIRMALAR üzerine BM HABITAT’a raporlar yazan Danışma Kurulu AGFE’den Prof Yves Cabannes ve Prof. Arif Hasan buradalar.
3 günlük yorucu bir maratondan sonra AGFE’nin İstanbul raporu şekillendi. Bu raporun altında yerel danışman sıfatı ile benim de imzam olacak ancak bu raporda onlarca arkadaşımızın emeği var, katkıları olmasa bu rapor ortaya çıkamazdı, teşekkür ederiz.
AGFE’nin yerel danışmanlar kadrosuna seçilmiş olmaktan onur duyuyorum.
Ancak gönül isterdi ki ne ben bu göreve geleyim ne de ülkem bu listede yer alsın.Çünkü benim bu kadroda yer almam demek Türkiye’deki zorla tahliyelerin tehdit edici bir boyuta vardığının göstergesi demek oluyor ki bu gerçekten kaygı verici.
Türkiye BM Ekonomik, Sosyal, Kültürel Haklar Sözleşmesi’ne taraftır.Bu sozleşmenin 11.Maddesi gelmiş geçmiş tüm sözleşmeler içinde Barınma Hakkını-mülkiyetten bağımsız olarak,barınma hakkını –en iyi tanımlayan maddedir.Zamanla ve çağın gereksinimleri doğrultusunda bu madde 2 genel yorum ile güçlendirilmiştir.
Bu Sözleşme’nin 11.Maddesine atfen yazılan,7 nolu Genel Yorum zorla tahliye/ev boşalttırmalar üzerinedir. Burada zorla tahliyeden şu anlaşılmalıdır:
kişilerin, ailelerin ve/veya toplulukların kendi iradeleri olmaksızın oturdukları evden ve/veya topraktan geçici ya da daimi olarak ve uygun hukuki veya diğer koruma biçimleri sağlanmaksızın ve bu biçimlere erişim olmaksızın çıkarılmaları.
Gezdiğimiz bazı mahallelerde gördük ki Türkiye bunu ihlal etmektedir.

4 no’lu genel yorum ise, ‘yaşamaya elverişli konut hakkı’ tanımıyla çağın gereklerine göre 11. maddeyi yorumlar. Burada söz konusu olan, dört duvar ve bir çatıdan oluşan barınak değil, kişinin insan onuruna yakışan şekilde( BURADA ANAHTAR SÖZ İNSAN ONURUDUR!)ve güvencede yaşayabileceği, ekonomik olarak da erişebileceği bir sosyal haktır. Yorum, ‘yeterlilik’ kıstasını yedi alt başlıkta toplar: Kullanım hakkının yasal güvenliği/hizmet, malzeme ve altyapının niteliği/ekonomik olarak karşılanabilirlik
/oturulabilirlik/erişilebilirlik/iskân yeri ve kültürel yeterlilik.
Gördük ki Türkiye burada da sınıfta kalmıştır. Özellikle kentsel dönüşüm sonucu bulundukları mahallelerden tahliye edilerek TOKİ Bloklarına mahkum edilen mahalleler-ki çok net bir şekilde Sulukule/Taşoluk ve Ayazma-Tepeüstü/Bezirganbahçe örneklerinde gördüğümüz üzere-bir mağduriyetler silsilesi ile baş etmek zorunda bırakılmışlardır. Burada en görünür olan elbette ki ekonomik mağduriyetlerdir, borçlandırılarak aldıkları konutlarını ödemekte zorlanan yüzlerce aile, borçlarını ödemek için konutlarını satıp kentin çeperlerine doğru göç etmekte ve kentsel dönüşüm projeleri sonuçta kentsel sürgün projelerine dönüşmektedir. Ekonomik mağduriyetler görünürdür öte yandan içten içe sosyal ve kültürel mağduriyetler de kanamaktadır, sosyal ağlar,komşuluk ilişkileri ve dayanışma bozulmakta,bir apartman yaşamı/medeniyet diktesi ile kültürel haklar darmadağın olmaktadır.

Harvey’in bir alıntısından alıntılayarak,anlamını bozmadan ama cümleyi biraz da kendimce/kadınca tercüme ederek şöyle ifade etmek istiyorum:

Kentleri biz inşa ederiz, sonra kentler bizi dönüştürür ve sonuçta nasıl insanlar olduğumuzu inşa ettiğimiz kentler tayin eder, der Harvey.
Bugün inşa ededurduğumuz beton blokların arasındaki mağduriyet ve ihlal çığlıklarını duyamıyorsak, göremiyorsak,
Bugün yıkıntılar ve molozlar arsında sokaklara terk ettiğimiz aileleri, yaşlı ve hastaları ve elbette çocukları bilmiyorsak, bilemiyorsak önce kendimize bakıp ne tür insanlara dönüşmekte olduğumuzu sorgulamamız gerek.
Biz nasıl bir kent istiyoruz ki öyle insanlar olalım?
Biz kentin sahipleri mi olmak istiyoruz
Yoksa kent mi bizim sahibimiz
Biz onun robotlarıyız?

İstanbul raporu galiba bunu irdelemek üzere yola çıkıyor..
İstanbul’u mahallelerine geri vermek boynumun borcu demek üzere yola çıkıyor…
Cihan Uzunçarşılı Baysal


Prof Yves Cabannes OECD ülkeleri arasındaki karşılaştırmalar hakkında grafikler sundu. Grafiklerde OECD ülkeleri arasında kentleşmedeki artış sıralamasında Türkiye birinci sırada bulunuyor. Eşitsizliğin en fazla olduğu ülke gene Türkiye, gelişme sıralamasında ise Türkiye orta sıralarda yer alıyor. Prof Arif Hasan İstanbul'daki mevcut uygulamalar sonucunda şehrin çeperlerine itilen, sürekli yer değiştirmek zorunda bırakılan yoksul evsiz bir kent nüfusu yaratılacağını söyledi. Bu hataların daha önce başka ülkelerde de yapıldığını, Fransa'da, İngiltere'de ve İskandinav ülkelerinde buradaki benzer uygulamaların sebep olduğu olumsuz sonuçları düzeltmek için şimdi toplu konutların yıkılarak yerlerine daha az katlı konutların yapıldığını, yerel ve yerinde gelişimin sağlanmaya çalışıldığını söyledi. Kanunların hiçbir zaman yeterli olmadığını, asıl önemli olanın ilgilenilen topluluğa saygı ve sevgiyle yaklaşılıp yaklaşılmadığı olduğunu vurguladı. Çin'de yapılan bazı başarılı uygulamalardan bahsetti. Bu şekilde devam ederse İstanbul'un Joannesburg ve Prof. Hasan'ın kenti Karachi gibi, birbirleri ile çatışmalı parçalara bölünmüş bir kente dönüşeceğini söyledi. Mahallelerden katılan dinleyiciler kanundaki "Acele Kamulaştırma" yetkisinin kendilerine tehdit olarak uygulandığını, bu yetki ile zorla evlerinden ayrılmaya zorlandıklarını bildirdiler. Acele Kamulaştırma tehditi ile evlerinden ayrıldıkları zaman oradan gönüllü ayrılınmış gibi gözükse de bunun da bir "zorla tahliye" olduğu belirttiler. Acele Kamulaştırma ile hakları gözetilenlerin Kamu değil güçlü sermaye sahiplerinin yararı olduğu, İstinye Parka ulaşım için yol açılması, Kulelerin yapımı gibi sebeplerle binlerce kişinin barınma hakkının tehdit altında bırakıldığı söylendi. Fatih Belediyesi yetkililerinin Sulukule Projesi hakkında yaptığı açıklamalara gösterilen tepkilerle toplantı devam etti. Kiracılara Kayabaşı, Taşoluk gibi yerlerde tanınan ev edinme hakkının da kiracılara yerlerinde kalma hakkı tanınmamış olması sebebiyle "Ayrımcılık" olduğu, orta vadede bu kişilerin maddi zorluklar yaşayarak barınaksız kalma riski ile baş başa bırakıldığı söylendi. Prof Hasan, " Ev sahibi, resmi kiracı ve belgesiz kiracılar bir araya gelerek Ortak Projeler yapmalılar, Toprak Ortak Hak'tır. Kiracılar korunmalı, yoksul kiracılar desteklenmeli, tahliyeye karşı mücadele verenler suçlu gibi gösterilmemelidir. İnsanların toplu konutlara taşınması, onların yerine maddi durumu iyi başka insanların gelmelerinde hiçbir kamu yararı yoktur. Rant Odaklı yaklaşım ile Halk Dostu Kent Hakları temelli yaklaşım arasında fark var" dedi.

Funda Oral

fotoğraflar : Najla Osseiran

http://www.hurriyet.com.tr/gundem/11849489.asp?gid=233

http://www.milliyet.com.tr/Guncel/HaberDetay.aspx?aType=HaberDetay&KategoriID=24&ArticleID=1105658&Date=12.06.2009&b=Zorla%20tahliye%20kutuplasma%20yaratir&ver=78