"Sulukule'nin Adını
Değiştirebilecekler mi?"
Bir kentsel mücadele süreci. 13.
İstanbul Bienali'nde.
İstanbul’da büyük ölçekli kentsel dönüşümleri başlatan sürecin
ilk uygulama alanı, dünyanın en eski Roman yerleşimlerinden
olan Sulukule mahallesiydi. Dünya Miras Alanları’ndan,
İstanbul kara surlarının koruma bandında yer alan Sulukule,
hem kentsel dönüşüm politikaları ve uygulamalarının habercisi
oldu, hem de Sulukule Platformu’nun geliştirdiği yenilikçi kent
mücadelesi pratiğiyle gündeme geldi.
Sulukule Platformu üyeleri Sulukule’nin adını
değiştirebilecekler
mi? (2007-2013) diye
sorarak, bu dönüşüm süreçlerini aktarıyor.
Platform’un yatay, açık ve pozitif eylemliliği benimseyen yapısını
ve yıkımdan sonra da toplulukla ilişkileri sürdürerek yürüttüğü
dönüştürücü, destekleyici faaliyetlerini tartışmaya açıyor.
“Bir kentsel mücadeleyi başarılı ya da başarısız kılan nedir?”
sorusunu hem kendine, hem izleyenlere soruyor.
Yıkılıp yok edilen “yer”in kapsadığı yaşam gücü, uğruna verilen
mücadelenin topluluğa kazandırdığı yeni değerler ve gerçekleştirdiği
dönüşüm toplumsal belleğe kazınır, yeni pratiklerin referansı olarak
geleceğe taşınır. Sulukule ismi de artık yeni mücadele
pratiklerinin
de temel referanslarından birini oluşturuyor. Sulukule
Mücadelesi’nin
yansımaları Gezi Direnişi’nin ardından hiç şüphesiz tekrar önem kazanıyor.
Sulukule’de yıkımlar, 2007 yılında başladı. Mimarlar Odası, Şehir
Plancıları Odası ve Sulukule Platformu projenin iptali için İdare
Mahkemesi’ne başvurmuştu. Mahkeme yürütmeyi durdurma kararı
vermedi. Ancak 2012’de Fatih Belediyesi İdare Mahkemesi’nin
verdiği nihai kararda proje kamu yararı olmadığı gerekçesiyle
iptal edildi. Bu arada bütün binalar yıkılmış, yeni evler neredeyse
bitmişti. İptal kararına rağmen proje tamamlandı. Evlerinden edilen
Sulukuleliler mahalleyi terk etmediler. Yıkılan evlerinin hemen
yanındaki sokaklara yerleşip yaşamaya devam ediyorlar. Platform
çalışmaları kapsamında müzik ve dans eğitimi veriliyor;
100 dolayında çocuğun okulla olan bağlarını sürdürmeleri sağlanıyor,
kadınlara meslek becerisi kazandırılıyor. Sulukulelilerin yeni bir
nefesle ait
oldukları yerde başlattıkları yeni hayatlarının yanında yenileme
projesinin yarattığı yeni sitenin tanımsızlığı kentsel dönüşüm
olgusunun nafileliğini sergiliyor.
Sulukule’nin adını değiştirebilecekler mi? Sulukule sürecini ve
devam eden mücadeleyi bir zaman çizelgesinde sunarken yıkımla
kaybolanı ve yeni doğanı tartışıyor, bu sürecin kilit noktalarını
aktarıyor. Kent hakkı, barınma hakkı, mülkiyet hakkı, eğitim hakkı,
kültürü-kimliği ile yaşama hakkı, soyut ve somut mirasın korunması
ve hukukun işleyişi alanında iktidarın ve Platform’un karşılıklı
olarak
attığı adımlar, sorular eşliğinde irdeleniyor.
Can They Rename Sulukule?
An Urban Struggle Process, in
13. Istanbul Biennial.
The first target of large-scale urban transformation in Istanbul
was the Sulukule neighbourhood, one of the oldest Roma settlements
in the world. Located within the conservation zone of the World
Heritage Site Istanbul city walls, it was not only the harbinger
of
urban transformation policies and implementations, but also
became
renowned through the innovative urban struggle practice developed
by the Sulukule Platform.
By asking Will they be able to change the name Sulukule?
(2007-2013), members of the Sulukule Platform discuss these
processes of transformation, and open to debate the platform’s
own horizontal and open structure and transformative activities that
are
not restricted to the demolition of the residents’ homes, and
practiced in interaction with the community. The platform poses
the question ‘What renders an urban struggle successful,
what makes it a failure?’ both to itself and to the audience.
The life force of the demolished ‘place’, the new values
society gains through the struggle, and the ensuing transformation
are ingrained in memory, and transmitted. Thus, the name Sulukule
now forms a fundamental reference in new struggle practices.
The impact of the Sulukule Struggle has no doubt gained fresh
importance following the Gezi Resistance.
Demolition in Sulukule began in 2007. Chamber of Architects,
Urban Planners, and the Platform had appealed to the Administrative
Court for the cancellation of the project. The court did not grant
a
stay of order. In 2012, the local court revoked the joint project on
the grounds that it was ‘not in the public interest.’ Meanwhile, new
houses
had nearly been completed. Despite the court decision, the houses
were handed over to their owners. The people of Sulukule who had
been forced out did not leave the neighbourhood. They have
settled in streets closest to their demolished homes. Through
the Platform’s activities, children get music and dance classes,
academic support; and women get vocational training.
The new lives of the people of Sulukule, launched with
new spirit right beside their former homes, when juxtaposed
with the soulless new housing project built by the
regeneration
project, demonstrates how futile the implementation of urban
transformation is.
Will they be able to change the name Sulukule? presents
the Sulukule process and the ongoing struggle via a timeline
to trigger a debate on what was lost in the demolition, and
what has emerged anew, transmitting the key points of the
process. Further topics of exploration include the right to
the city, the right to housing and property, the right to
education, the right to cultural identity and the legal
negotiation between the government and the Platform.Fotograflar: Nejla Osseiran