Romanlara İnsan Hakları Komisyonu'nda da Ayrımcılık ve Aşağılama
Meclis'in İnsan Hakları Komisyonu’nda geçen hafta yapılan oturumda Romanların şikayetlerinden çok, Romanlardan şikayet vardı. Kültürsüz, içkici, uyuşturucu ve kadın taciri ilan edilen Romanlar Komisyon’dan hayal kırıklığı içinde ayrıldı.
BİA Haber Merkezi - İstanbul
05 Ocak 2008, Cumartesi
Neşe OZAN
Sulukuleliler, Fatih Belediyesi’nin “kentsel yenileme” uygulamalarına karşı bir ay önce Meclis İnsan Hakları Komisyonu’na başvurmuşlardı. Geçtiğimiz hafta Sulukule Roman Kültürünü Geliştirme ve Dayanışma Derneği ile Sulukule Platformu, şikayetçiler adına oturuma davet edildi.
Komisyon kapısında bekleyen davetliler arasında Fatih Belediye Başkanı Mustafa Demir ve mahalle muhtarının yanı sıra, bir ay önce kurulan Neslişah Derneği de vardı. Sulukule’deki yaygın kanıya göre, bu yeni derneğin arkasında Belediye var. Sulukule Platformu’nun durmak bilmeyen sıkıştırmalarından bunalan Başkan, çareyi kendine “sivil” müttefikler kazanmakta bulmuş olmalı.
AKP’nin sosyal demokrat transferi Başkan Zafer Üskül ilk sözü Neslişah Derneği’nden Oktay Hallaç’a verdiğinde anlıyoruz ki, Komisyon’un toplanma sebebi Sulukulelilerin şikayet dilekçelerini görüşmekten çok, Sulukulelilerden yana şikayetleri dinlemekmiş.
Belediye’nin projesini kendisi için kurtuluş sayan Oktay Hallaç, Sulukuleliler yüzünden çocuklarına medrese eğitimi veremediğinden yakınıyor. "Sulukuleliler zannedildiği gibi çalgıcı değildir" diyor. Bir bir şikayetlerini sayıyor:
"Bunlar içkicidir, çocukları uyuşturucuya alıştırır, bu mahallede kültür denen şey, kız çocuklarına fuhuş yaptırmaktır…"
Sessizce dinleyen Zafer Üskül’e bakıyorum. Nasıl oluyor da, bir mahallenin bütün insanlarını aşağılayan ve peşinen suçlu ilan eden bu sözlere izin verebiliyor?
"Oğlum, senin annen çalgıcı"
Oturumda Sulukule Roman Derneği’ni ve mahalleliyi Asım Hallaç temsil ediyor. Kaderin cilvesi şu ki, Oktay ile Asım amca çocukları. Asım Hallaç, Oktay’a annesi dahil bütün akrabalarının hem Sulukuleli hem de müzisyen olduğunu hatırlatır hatırlatmaz, dernekçiler ve AKP’li vekiller "Oktay’ın bireysel hayatına ihlal var" diye ayaklanıyor.
Asım Hallaç devam ediyor: “Belediye ya evini satarsın, ya da bana devredersin, dedi.” Kamulaştırma tehdidi yüzünden mahallenin yarısının evini üçüncü şahıslara sattığını anlatıyor.
Zafer Üskül anlamıyor: "Bir vatandaş evini kendi isteğiyle başka bir vatandaşa sattıysa, bunda ne var ki?"Asım Hallaç’a, böyle alakasız mevzuları değil, insan hakları ihlali anlamına gelen konuları söylemesini hatırlatıyor.
Hatice Sultan’ın 20 yıllık muhtarı İsmail Altıntoprak, başta semtin “Sulukule” diye anılmasından rahatsız: “Semtin adı Neslişah Mahallesi. Sulukule deyince, sanki burada sulu, cıvık insanlar yaşıyor gibi anlaşılıyor”. Semt halkının içkici olduğunu, adam soyduğunu, evlerin mezbelelik olduğunu anlatıyor. Üstelik “ne elektrik, ne su öderler”.
Hakkı var; Sulukule’de birçok yoksul evin suyu, faturalar ödenemediğinden kesiktir. Roman kadınlar bütün gün mahalle çeşmesinden su taşırlar. Gözlerim Zafer Üskül’e dönüyor yine. Sorar mı, acaba neden ödemezler?
Derken, Amasya Ormanönü Köyü Derneği adına Şaban Demirci isimli bir zat mikrofona çağrılıyor. Şaşırıyoruz; bu dernek de nereden çıktı? Açıklıyor: “Bizim derneğin mahallede oturan 40-50 üyesi var da…”
Şaban Demir’e göre de mahallede kültür diye bir şey yok: “Hatta bir gün namaza giderken yolumu kestiler; gel, seni önce eğlendirelim, öyle git, diye. İnanın, mahalleye misafir getirmeye utanıyorum.” Komisyon başkanı bu komediye bir şey söylemiyor.
Protokol neden açıklanmıyor?
Sulukule Platformu adına Hacer Foggo, bir kültürü ve insanlarını İnsan Hakları Komisyonu önünde bu şekilde aşağılamanın bir insan hakkı ihlali olduğunu vurgulayarak başlıyor.
Zafer Üskül hemen dikiliyor yerinde: “Bir dakika” diyor, “burası İnsan Hakları Komisyonu’dur. Burada herkesin ifade özgürlüğü vardır, hiç kimsenin bu özgürlüğü engellenemez.”
Hacer yutkunuyor ve daha önce sayısız kez anlattıklarını çaresizce bir daha sıralıyor. Fatih Belediyesi’nin, TOKİ ile 2006’da imzaladığı Sulukule protokolünü, defalarca talep etmelerine rağmen, neden açıklamadığını soruyor. Yerel halktan kaç kişinin projeden ev alabildiğinin açıklanmasını istiyor. Evlerin çoğunlukla rantçılar tarafından kapatıldığını söylüyor.
Kendine göre “dünyanın en sosyal” projesini yapan Başkan Mustafa Demir, mahallenin sosyal durumu hakkında, karalamaya yönelik bilgiler dışında hiçbir bilgi vermeyerek, projenin ayrıntılarına geçiyor.
Sahi, bu mahallede hanelerin gelir düzeyi ne kadardır? Düzenli bir işe sahip kaç kişi vardır? Belediye kiracılara Taşoluk’taki evleri, mülk sahiplerine ise Sulukule’de yeni yapılacak konutları bedavaya vermeyeceğine göre, insan hiç mi merak etmez, acaba mahallelinin alım gücü ne kadardır?
Mustafa Demir, Belediye ile uzlaşmayı reddeden mülk sahiplerine yakında kamulaştırma tebligatlarını göndereceklerini açıklıyor. Bu, Sulukule’nin defterinin dürüldüğü anlamına geliyor. Komisyon’a şimdi bunu kayda geçirmek kaldı. Mahalleli, haklarının korunması için müracaat ettiği komisyonda, “temizlenmesi gereken bir ur” olduğunu öğrendi.
Sulukule temsilcileri hayal kırıklığı içinde Meclis’ten ayrılıyor. Her yerde itilip kakılmak neyse de, Meclis İnsan Hakları Komisyonu önünde aşağılanmak, üstüne bir de kamulaştırma haberini almak doğrusu fazla gelmişti. (NO/EZÖ)