17 Kasım 2007 Cumartesi

14 Kasım Ankara : CHP İstanbul Milletvekili Çetin Soysal'ın Meclis'te yaptığı konuşmanın metni

Sayın Başkan,
Değerli Milletvekilleri,

Size iki yıldır Sulukule'de yaşananları anlatmak, onların sesini duyurmak istiyorum.
Sulukule’de kentsel dönüşüm projesi adı altında İstanbul’un önemli bir rengi yok edilmeye çalışılıyor.
Bu durum içinde bulunduğumuz Meclis Genel Kurulunda yankılanmıyor ama Avrupa Birliği’nde konuşuluyor.
Ankara’ya seslerini duyuramayan 5000 vatandaşımız, sesini Strasbourg’a, Brüksel’e duyuruyor.
Lütfen biz de duyalım onların seslerini.
Sulukule, İstanbul’da bir renktir.
Folklorik, tarihsel, sanatsal özellikler taşır.
Turistik yanı da ticari yanı da vardır.
Ama her şeyden önemlisi Sulukule bir “yaşam alanı”dır.
Şimdi ne deniyor oradakilere !
Buradan gidin, size gösterdiğimiz apartman dairelerinde oturun
Olmaz !
Bu insanları ikna etmeden olmaz !
Oranın silüetini bozarak olmaz !
Türkiye’nin insan hakları imajını bozarak da olmaz !
Roman vatandaşların oturdukları yerlerin yetersiz ve kötü olduğu kuşkusuzdur.
Ancak bunları ortadan kaldırıp, vatandaşlarımızı kibrit kutusu büyüklüğünde apartman dairelerine hapsedemeyiz.
Bunu yaparsak, Sulukule’nin özelliği de, rengi de kaybolur.
Bu bölgeye özel proje uygulanmalıdır.
Ama o bölgede yaşayan Roman vatandaşlarla birlikte yapılmalıdır.
Neslişah ve Hatice Sultan Mahallerinde oturan 3500 Romanın sesine kulak vermeliyiz.
Fatih Belediyesi’nin Kasım 2005’ten beri uyguladığı haksız tahliyelere son vermesini sağlamalıyız.
1000 yıllık tarihi mekanın yok oluşuna seyirci kalamayız.
Sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşamak herkesin hakkıdır.
Ancak kentlerin fiziksel çevre kalitesini yükseltmeyi amaçlayan kentsel dönüşüm projesi, Sulukule’de yanlış uygulanmaktadır.
Kentsel dönüşüm projesi anlamını yitirmiş, tarihsel ve kültürel yıkıma dönüşmüştür.
Kentsel dönüşüm değil,kentsel bölüşüm yaşanıyor Sulukule’de

Elbette, Sulukule’de yaşayan insanlar bu çalışmalardan memnun değildir.
Çünkü bulundukları bölgeyi bırakıp başka bir yerde yaşamak istemiyorlar.
Buna da sadece fiziki olanaklar ya da ekonomik nedenlerle karşı çıkmıyorlar. ( Ki buna da hakları var. )
Çok daha önemli, geçerli ve insani bir nedenleri var onların.
O da yaşadıkları bölgeyle kurdukları manevi bağları var.
Çevre ve koşullar ne olursa olsun insan doğduğu yeri, yaşadığı mekanı bırakmak istemez.
Komşularını, onlarla birlikte oluşturduğu yaşamını, kültürünü bırakmak istemez.
Geçmişi yüzyıllara dayanan bir kültür, o kültürü oluşturan insanlar işte böylesine acımasız bir süreçte savaş veriyorlar.
Kaygılılar çünkü belirsizlik içindeler…
Endişe içindeler, çünkü doğdukları evler sorgu sual olmadan yıkılıyor.
Üzüntülüler çünkü yaşam onlar için “hadi taşının buradan” diyenler kadar kolay değil…
Neden kolay olmadığını size birkaç rakamla açıklayalım
Dörtte birinin aylık geliri 300 YTL’den daha az
Evlerin yaklaşık üçte biri 70 m2’nin altında
Dörtte birlik bir kesim, 2 odalı evlerde yaşıyor
%30’u, 40 ya da daha fazla yıldır mahallede yaşıyor
Gördükleri muamele elbette hak ettikleri değil.
50’ye yakın dilekçe TBMM İnsan Hakları Komisyonu’nda.
Hepsi dokunaklı, hepsinin ayrı bir hikayesi var.
Ortak istekleri evlerinden çıkmamak, mahallelerinden taşınmamak,
Yıllardır yaşadıkları kültürden koparılmamak
Çünkü kültür, mekan ve insanların birleşimidir.
Değerli Milletvekilleri,
Eğlence ve müzik kültürüyle İstanbul’a ayrı bir renk katan bu bölge korunmalıdır.
Dünya Mirası Listesi’nde ki Sur İçi Bölgesi, Sulukule’yi de kapsamaktadır.
UNESCO normlarına göre sadece fiziksel yapısı ile değil,sosyo-kültürel yapısı ile de korunması ve yaşatılması gerekmektedir.
Yani; Kentsel dönüşüm; kültürde, insanlarda değil, fiziki koşullarda iyileştirme şeklinde uygulanmalıdır.
Fatih ve İstanbul Büyükşehir Belediyeleri, görevinin sadece çevreyi düzeltmek olmadığını bunu insanlar için yaptığını hatırlamalıdır.
Belediyeler sorun yaratmaz
Sorunları çözer

Kentsel Dönüşüm değil,kentsel bölüşüm projesi uygulayan yerel yönetim anlayışını anlamak mümkün değildir.
Belediyeler, kendi bölgelerinde bulunan insanlara hizmet sunar, onların yaşamlarını kolaylaştıracak projeler üretir.
Oysa burada yaşam kolaylaştırılmıyor.
Sona erdiriliyor.
“ Burada değil başka yerde yaşayın.
Bizim size sunduğumuz koşulları da tartışmayın, beğenin” deniyor.
İşin yanlışlığı, projenin doğru uygulanmadığı ortadadır.
Acaba, Sulukule’de yaşayan vatandaşlarımız daha iyi koşullarda, daha kaliteli hayatlar sürmeyi istemez mi ?
Elbette isterler!
Ama gelinen nokta gösteriyor ki, Sulukuleliler için planlanan; daha iyi koşullar değil, yeni ev sahiplerine pazarlanacak yeni binalar..
Aksaklıklar ortadadır.
Yıkılması istenen binaların çoğu hisseli yani tek kişiye ait değildir.
Alternatif yaşam yeri de bu bölgede değil, İstanbul’un diğer ucundadır.
İnsanlarımız tehdit ediliyor burada.
Fatih Belediyesi'nin aldığı acil bir kamulaştırma kararıyla, zorla kamulaştırma yapılmaktadır.
Oysa 2010 Kültür Başkenti kapsamında, orada yaşayan insanların görüşleri doğrultusunda Sulukule'nin yenilenmesi, eğlence yaşamına katkı sunacak hale getirilmesi mümkündür.
Ancak, bölge halkının oluru ve görüşü alınmadan onlara kamulaştırma baskısı yapılarak, satın alma gücünün üzerinde rakamlar belirlenerek, insanların göçe zorlanması ciddi bir haksızlıktır.
İnsan haklarına da, anayasada yerini bulan yerleşme hakkına da aykırıdır bu durum.
Sosyal devlet ilkesiyle de kesinlikle bağdaşmamaktadır.
Değerli Milletvekilleri,
Sulukule Platformu’nun tespitine göre bu proje gerçekleşirse 5000 kişi yaşadığı yerden ayrılacak ve 1500 kişi sokakta kalacak.
Sulukule’nin rant pazarlıklarına kurban edilmesine izin vermemeliyiz.
Tarihsel ve kültürel bakımdan son derece önemli olan bu bölgeyi, koşullarını düzelterek yaşamın içine almalıyız
Sulukule; tarihi, kültürü, insanları ve yaşama kattıklarıyla İstanbul için bir şanstır.
Lütfen İstanbul'un bir renginin daha yok edilmesine engel olalım.
SULUKULE YIKILMASIN, İSTANBUL’UN NEŞESİ KAÇMASIN