http://www.cnnturk.com/HaberDetay/Turkiye/2/Sulukule_icin_alternatif_plan_hazirlandi/494517/0
http://www.haberborsa.com/haber-Sulukule-icin-alternatif-plan-hazirlandi-4616/
http://www.kenthaber.com/Arsiv/Haberler/2008/Eylul/23/Haber_471665.aspx
Sınır Tanımayan Otonom Plancılar, Şehir Plancıları Odası'nın Yıldız Teknik Üniversitesi'nde düzenlediği bir toplantıda Alternatif Projelerini Fatih Belediye Başkanı'na, belediye yetkililerine,akademisyenlere ve mahalle temsilcilerine sundular.
BAŞKA BİR SULUKULE MÜMKÜN...
Sınır Tanımayan Otonom Plancılar, STOP, sadece Türkiye'nin değil dünyanın en çok tartışılan yerel gündemlerinden birini oluşturan Sulukule ile ilgili olarak hazırladığı alternatif projesini Fatih Belediye'sine sundu.
Farklı disiplinlerden 30 u aşkın akademisyen ve uzmanın "Başka Bir Sulukule Mümkün" anlayışıyla yola çıkara hazırladığı alternatif plan, Şehir Plancıları Odası tarafından düzenlenen bir toplantıyla tartışmaya açıldı. 24 Eylül'de, Yıldız Teknik Üniversitesi Prof. Dr. Alpay Aşkun Salonu'nda, başta Fatih Belediye Başkanı olmak üzere, meslek odaları, akademisyenler, mahalleliler ve basının da bulunduğu toplantıda, alternatif projenin mevcut belediye projesinden farkları ve üstünlükleri tüm teknik detaylarıyla anlatıldı .
Fatih Belediye Başkanı sunumun sonunda söz alarak alternatif projeye yönelik görüşlerini dile getirdi ve "Yerel Gelişim Planı" adı verilen bu çalışmayı, mevcut avan projeyi yapan teknik ekibin de hazir bulunacağı toplantılarda tartışmaya hazır olduğunu belirtti...
İki plan arasında önemli anlayış farklılıkları bulunuyor ancak,
bütün dünyanın artık çoktan geride bıratığı 1960-70 li yılların fiziki yapıyı tümüyle yıkarak yeniden yapılar inşa eden eskimiş anlayışıyla; çağdaş planlama ve koruma zihniyetinin hakim olduğu, insanı eksen alan katılımcı ve sosyal sorunları çözümleyici Yerel Gelişim Planı anlayışlarını karşılaştırmak için bütün taraflara önemli bir fırsat sunuyor:
-Alternatif Plan, belediye avan projesinden farklı olarak mahalleyi tümden yıkıp yeniden yapma yaklaşımı yerine sağlıklılaştırmayı,
-mahalle sakinlerini başka bir yere göndermek yerine, yerinde iskan etmeyi ve kültürel dokuyu korumayı öneriyor.
-Belediyenin Avan projesi Sulukule'yi 620 mal sahibi için planlarken, bölgedeki kiracıların sadece bir kısmını hak sahibi sayıyor ve onları da Sulukule'de değil 41 km uzaklıktaki Taşoluk'ta yerleştirmeyi öngörüyor. Bir kısım kiracılar ise halen hak sahibi sayılmadıkları için sokakta kalma riskiyle karşı karşıya.
STOP'un ürettiği Alternatif plan ise 620 mal sahibinin yanı sıra bölgede yıkımlar öncesi ikamet eden tüm haneleri hak sahibi sayıyor ve toplamda 1354 hane için Sulukule içinde iskan olanağı yaratıyor.
Böylece, hem gerçek mahalleliler hem de belediye projesi nedeniyle bölgede yatırım için ev almış yeni ev sahiplerinin hiç birini mağdur etmiyor, herese yetecek kadar yer yaratıyor.
-Altarnatif proje tarihi yarımadada yoğunluk kısıtlamalarını da dikkate alıyor ve iddia edildiği gibi yoğunluğu arttırmıyor…
Şöyle ki, Sur koruma bandına göre belirlenmiş imar hakları bölgedeki toplam inşaat alanını 102.984 m2 ile sınırlandırmış durumda. Belediyenin Avan projesi bölgede hak sahibi saydığı 2735 yeni kullanıcı için 58901 m2 inşaat üretirken, lüks ve modern bir yaşam alanı öneriyor. STOP planı ise Sulukule'nin mevcut kullanıcıları olmaksızın bir Sulukule olamayacağı tezinden hareketle, mahalle sakinlerine de kendi yerlerinde sağlıklaştırılmış bir şekilde yaşamaya devam etme olanağı sunuyor. STOP Planı 5268 kişinin yaşayacağı yaşam alanında imar hakkından sadece 95.345 m2lik alanı kullanıyor.
-Halihazırda bölgede kişi başına düşen konut alanı 12 m2, iken avan proje bu rakamı 25'e yükseltiyor. Alternatif plan ise kişi başına ortalama 18m2 konut alanı önererek lüks değil gerçekten sosyal konut öneriyor.
-Mevcut avan proje otel, alışveriş ve kültür merkezi gibi ekonomik yatırımlarla daha lüks bir yaşam tarzına hitap ederen, alternatif plan mahalledeki geleneksel sektörleri destekleyen ve yerel istihdamı geliştiren bir yaklaşımı savunuyor. Bölgenin kültürel ve turistik potansiyelini harekete geçirmeyi hedefliyor. Bölgede işsizliği yok ederken, işgücünü daha donanımlı hale getirecek destek mekanizmaları geliştiriyor. Dahası bu toplumsal ve iktisadi yaklaşımını mekansal kararlarına da temel teşkil ederek müdahale biçimleri geliştiriyor.
Sonuç olarak STOP'un ürettiği alternatif plan daha çok hak sahibini iskan ederek, herkese yerinde çözüm üreterek, kültürü ve mekansal örüntüyü yok etmeden, daha çok kamusal alan üreterek, daha çok ve mahalleliye uygun alanlarda istihdam yaratarak, daha çok toplumsal sorunu çözerek ve üstelik daha ucuza mal olacak çözümler üreterek belediyenin uygulamak istedigi projeden farklılaşıyor…
Alternatif plan, uzun süredir Sulukule'deki gelişmeleri izleyen kamuoyundan da destek görüyor. Açılan blog sayfasında sadece ulusal düzeyde 3 gün içerisinde toplanan imza sayısı 1000'e yaklaşmış durumda. : www.baskabircicozummumkun.blogspot.com/
Toplantının sonunda, Fatih Belediye Başkanı Mustafa Demir, en kısa zamanda alternatif planı hazırlayan ekiple bir araya gelip, yapılan çalışmayı detaylı olarak inceleyeceğini söyledi. Planı yapan ekip ve mahalleliler, Başkan Demir'den, bu görüşmeler tamamlanana kadar Sulukule'deki yıkımların durdurulmasını talep etti. Tarafların bayram tatilinin hemen ardından bir araya gelip detaylı bir inceleme süreci başlatması bekleniyor.
STOP
25 Eylül 2008 Perşembe
23 Eylül 2008 Salı
Sınır Tanımayan Otonom Plancılar "Başka Bir Sulukule Mümkün" diyerek Alternatif Projelerini Basına Açıkladılar.
http://www.cnnturk.com/HaberDetay/Turkiye/2/Sulukule_icin_alternatif_plan_hazirlandi/494517/0
Sulukule için alternatif proje
http://www.cumhuriyet.com.tr/?im=yhs&hn=6746
Mimar, şehir planlamacıları ve sosyologların aralarında bulunduğu bir grup, Fatih'te ''Sulukule'' olarak bilinen bölgede Fatih Belediyesi'nce yürütülen yenileme projesine alternatif bir proje hazırladı. Finansal açıdan maliyetin, belediyenin projesine göre çok daha düşük hazırlandığı projede, mahalledeki evlerin yıkılması yerine restore edilerek yeniden kullanımı amaçlanıyor.
Mimar, şehir planlamacıları ve sosyologların aralarında bulunduğu bir grup, Fatih'te ''Sulukule'' olarak bilinen bölgede Fatih Belediyesi'nce yürütülen yenileme projesine alternatif bir proje hazırladı.
Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Şehir ve Bölge Planlaması Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Murat Cemal Yalçıntan, Sulukule Roman Kültürünü Geliştirme ve Dayanışma Derneği'nde düzenlenen basın toplantısında, belediyenin projesine karşı olduklarını, bu nedenle alternatif olabilecek bir proje hazırladıklarını belirtti.
Mimar, şehir planlamacıları, sosyolog, psikolog ve mahalle sakinlerinin de aralarında bulunduğu grup olarak 3 haftalık sürede projeyi hazırladıklarını ifade eden Yalçıntan, iktisadi ve sosyal açıdan mahallenin daha iyi bir konuma getirilmesini amaçlayan projenin mahalle sakinlerinin de istihdamını içerdiğini anlattı.
Belediyenin projesinin mahallenin kültürel ve tarihi dokusunu bozduğunu ileri süren Yalçıntan, hazırladıkları projenin ise dokuyu koruduğunu savundu.
Finansal açıdan maliyetin çok daha düşük hazırlandığı projede, mahalledeki evlerin yıkılması yerine restore edilerek yeniden kullanımını amaçladıklarını dile getiren Yalçıntan, bu şekilde lüks binaların yapılmasının engellenerek maliyetlerin azaltılabileceğini ifade etti.
Yalçıntan, projede ekonomik anlamda mahallenin geleneksel iktisadi faaliyetlerinden yola çıkarak 550 yeni iş alanı açmayı düşündüklerini, ayrıca bazı iş yerlerinin iyileştirilmesini planladıklarını söyledi.
''Sulukule''nin İstanbul için kritik bir nokta olduğunu belirten Yalçıntan, şunları kaydetti:
''Projeyi inatlaşmak için hazırlamadık. Son bir fırsat var elimizde. Bu proje kabul edilmezse Fatih, İstanbul ve Türkiye çok büyük bir fırsatı kaçıracak ve tepki alacak. Bizim hazırladığımız proje ile belediyenin projesi arasındaki en büyük fark, biz mahalleye fiziki bir mekan olarak bakmıyor, toplumsal ve yaşamsal bir mekan olarak bakıyoruz. 1960 ve 1970'li yılların eskiyen yenileme modelleriyle mi mahalleye müdahale edilecek, yoksa mahalleyi kültürüyle ve insanlarıyla geleceğe taşıyacak bir proje mi uygulanacak? Bu karar yetkililerin görevi. Kentleri bu kadar hızla modernize etmek ve o modernize hallerine uymayan insanları dışarı atmak ne kadar çözümdür? Bunu kamuoyunun tartışmasına bırakmak gerekir.''
Yalçıntan, projelerini yarın Fatih Belediye Başkanı Mustafa Demir'e sunacaklarını bildirdi.
Mahalle sakinlerinin tepkileri:
Mahalle sakinlerinden Şükrü Pündük, herkesin karşı çıkması halinde bile belediyenin projesinin uygulanacağını iddia etti.
Mahalledeki kültür ve mozaiğin bitirileceğini ileri süren Pündük, İstanbul'un bir ''Sulukule''sinin artık olmayacağını belirtti. Pündük, ''Bizim hazırladığımız projeye ne kadar sahip çıkılsa da mahalle bitirilecek. Bu çalışmadan kesinlikle başarılı çıkılmayacak. Çünkü karşımızda bizi anlayacak kimse yok. Buradan gidemeyecek 100 aile var. Evlerin yıkılması halinde insanlar surların dibinde çadır kuracak. Kimsenin yerinden edilmemesini istiyorum. Başkan bu projeye evet demeyecek. Evet derse ben mahallemi terk edeceğim'' diye konuştu.
19 Eylül 2008 Cuma
18 Eylül Perşembe
http://www.hurriyet.com.tr/gundem/9930635.asp?gid=229&sz=9872
http://www.birgun.net/life_index.php?news_code=1221428976&year=2008&month=09&day=15
Mahallede sinirler gergin. Bugün Sulukule Çocuk Atölyesi sabah saat 11:00 den gece 22:00'ye kadar çocuklara hizmet verdi. Atölye'de akşam çocuklara çizgi film gösterisi yapıldı.
http://www.birgun.net/life_index.php?news_code=1221428976&year=2008&month=09&day=15
Mahallede sinirler gergin. Bugün Sulukule Çocuk Atölyesi sabah saat 11:00 den gece 22:00'ye kadar çocuklara hizmet verdi. Atölye'de akşam çocuklara çizgi film gösterisi yapıldı.
16 Eylül 2008 Salı
ABD Helsinki, Avrupa'da İşbirliği ve Güvenlik Komisyonu'ndan : Türk Hükümeti Sulukule'deki Romanlar için ortak bir çözüm bulmalıdır
http://www.hurriyet.com.tr/dunya/9907015.asp
http://www.haberler.com/helsinki-komisyonu-sulukule-de-yikimlardan-haberi/
http://www.milliyet.com.tr/default.aspx?aType=HaberDetay&Kategori=guncel&ArticleID=513689&Date=06.04.2008
http://yenisafak.com.tr/Dunya/?t=16.09.2008&c=4&i=140265
http://www.haberler.com/helsinki-komisyonu-sulukule-de-yikimlardan-haberi/
15 Eylül, 2008
Nisan ayında Helsinki Komisyonu Eşbaşkanı Senatör Benjamin L. Cardin ve Helsinki Komisyonu temsilcileri Joseph R. Pitts ve G.K. Butterfield ile birlikte TC Basbakanı Erdogan'a Sulukule'deki kentsel dönüşüm projesiyle ilgili bir mektup gönderdim. Söz konusu mektup, tarihi 1054 yılına kadar giden, ve sakinleri şehrin dışına ya da İstanbul sokaklarına gitmeye zorlanan bu tarihi mahallenin yıkımıyla ilgili kaygıları dile getiriyordu.
Projeye alternatif bulma çabalarımıza rağmen, yıkımlar 28 Ağustos'da devam etti. Bu yıkımın doğası ve yürütülüş biçimi beni son derece tedirgin etmektedir. Türk hükümetinin bu duruma, Sulukule sakinlerine hak ettikleri haysiyet ve saygıyla davranmakla kalmayıp aynı zamanda evsiz kalmamalarını garanti altına alan ortak bir çözüm bulması gerektigine inanıyorum.
3 Eylül'de Fatih Ilcesi Belediye Başkanı Mustafa Demir Turkish Daily News gazetesinde yayınlanan demecinde "Bu proje burda yaşayan insanlar icin bir daha hayatları boyunca sahip olamayacakları bir fırsattır" demiştir. Ben Avrupa'nin en eski Roman mahallerinden birinin yıkımı ve onu muteakiben sakinlerinin zorla uzaklaştırılmalarını sözümona "fırsat" olarak görmüyorum. Sulukule'deki Roman cemaati kimsenin katlanmak zorunda olmaması gereken son derece zor sartlar altında yaşamaya devam etmektedir.
Bu kentsel dönüşüm projesinin, tarihi yüzyıllarca eski bu mahallenin, burada yaşayan Romanların yerlerinde kalmalarına ve Türk toplumuna katılımlarına olanak tanıyan bir şekilde korunmasıyla hiçbir alakası yoktur. Bunun yerine 620 yeni ev, bir otel ve bir kültür ve eğlence merkezi inşa edilerek tarihi bir cemaat yerinden edilecektir.
Türk hükümetini ve özellikle de belediye başkanı Demir'i Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGIT) 1999 İstanbul zirvesinde imzalanan anlaşmaya uymaya davet ediyorum. "Roman ve Sinti mensuplarının karşılaştığı sorunların ve bunların tam fırsat eşitliğinden yararlanmaları için AGİT yükümlülükleriyle tutarlı olarak etkili önlemler alınması ihtiyacının bilincindeyiz. Roman ve Sinti'nin toplumlarımız içinde tam ve eşit bir yere sahip olmaları ve onlara yönelik her türlü ayırımcılığın sona erdirilmesi için çabalarımızı artıracağız." (Avrupa Güvenlik Şartı'nin 20.maddesi)
Türk hükümetinin Sulukule'de yaşayan Roman cemaatinin zorunlu göcünü ve yerinden edilmesini ortadan kaldıran ve onun yerine onlara çalışma, ailelerinin barınmasını ve eğitimini sağlama, ve topluma tam olarak katılma firsatlarını sunan bir çözüm bulması zorunludur.
ABD Kongre Uyesi Alcee L. Hastings,
Helsinki Komisyonu'nun Esbaskani
http://csce.gov/index.cfm?FuseAction=Blogs.List&ContentType=L
Turkish Government Must Find a Common Solution for Roma in Sulukule
September 15, 2008 | 06:16 PM
In April, I along with Helsinki Commission Co-Chairman Senator Benjamin L. Cardin and Helsinki Commissioners Representatives Joseph R. Pitts and G.K. Butterfield sent a letter to Turkish Prime Minister Erdo?an, regarding the Sulukule urban transformation project. The letter expressed concern over the demolition of this historic community, which dates back to 1054, and whose residents are being forced to relocate outside of the city or onto the streets of Istanbul. Link to April 4th letter to Turkish Prime Minister.
Despite efforts to find an alternative to the project, the demolition continued on August 28. I am extremely troubled by the nature of this demolition and the way it has been carried out. I believe that the Turkish government must find a common solution to this situation that not only treats the residents of Sulukule with the dignity and respect they deserve, but also ensures they are not left homeless.
On September 3, Fatih District Mayor Mustafa Demir noted in the Turkish Daily News (Houses in Sulukule occupied, Fatih mayor said), “This project is an opportunity for those people living there, that they will never have again in their life.” I do not find the destruction and subsequent forced removal of residents from one of the oldest Roma communities in Europe to be a so-called ‘opportunity.’ The Roma community in Sulukule has continued to live under extremely dire conditions – conditions that nobody should have to endure.
This urban transformation project is not about preserving this centuries-old neighborhood in a way that would allow the Roma living there to remain and contribute to Turkish society. Instead 620 new homes, a hotel and a culture and entertainment center will be constructed, displacing an historic community.
I urge the Turkish government and in particular Mayor Demir to uphold the agreement from the Organization for Security and Cooperation (OSCE) 1999 Istanbul Summit: “We recognize the particular difficulties faced by Roma and Sinti and the need to undertake effective measures in order to achieve full equality of opportunity, consistent with OSCE commitments, for persons belonging to Roma and Sinti. We will reinforce our efforts to ensure that Roma and Sinti are able to play a full and equal part in our societies, and to eradicate discrimination against them.”
It is imperative that the Turkish government find a solution that will eliminate the displacement and forced migration of the Romani community in Sulukule and instead give them the opportunity to work, provide shelter and education to their families, and contribute fully to society.
http://www.haberler.com/helsinki-komisyonu-sulukule-de-yikimlardan-haberi/
http://www.milliyet.com.tr/default.aspx?aType=HaberDetay&Kategori=guncel&ArticleID=513689&Date=06.04.2008
http://yenisafak.com.tr/Dunya/?t=16.09.2008&c=4&i=140265
http://www.haberler.com/helsinki-komisyonu-sulukule-de-yikimlardan-haberi/
15 Eylül, 2008
Nisan ayında Helsinki Komisyonu Eşbaşkanı Senatör Benjamin L. Cardin ve Helsinki Komisyonu temsilcileri Joseph R. Pitts ve G.K. Butterfield ile birlikte TC Basbakanı Erdogan'a Sulukule'deki kentsel dönüşüm projesiyle ilgili bir mektup gönderdim. Söz konusu mektup, tarihi 1054 yılına kadar giden, ve sakinleri şehrin dışına ya da İstanbul sokaklarına gitmeye zorlanan bu tarihi mahallenin yıkımıyla ilgili kaygıları dile getiriyordu.
Projeye alternatif bulma çabalarımıza rağmen, yıkımlar 28 Ağustos'da devam etti. Bu yıkımın doğası ve yürütülüş biçimi beni son derece tedirgin etmektedir. Türk hükümetinin bu duruma, Sulukule sakinlerine hak ettikleri haysiyet ve saygıyla davranmakla kalmayıp aynı zamanda evsiz kalmamalarını garanti altına alan ortak bir çözüm bulması gerektigine inanıyorum.
3 Eylül'de Fatih Ilcesi Belediye Başkanı Mustafa Demir Turkish Daily News gazetesinde yayınlanan demecinde "Bu proje burda yaşayan insanlar icin bir daha hayatları boyunca sahip olamayacakları bir fırsattır" demiştir. Ben Avrupa'nin en eski Roman mahallerinden birinin yıkımı ve onu muteakiben sakinlerinin zorla uzaklaştırılmalarını sözümona "fırsat" olarak görmüyorum. Sulukule'deki Roman cemaati kimsenin katlanmak zorunda olmaması gereken son derece zor sartlar altında yaşamaya devam etmektedir.
Bu kentsel dönüşüm projesinin, tarihi yüzyıllarca eski bu mahallenin, burada yaşayan Romanların yerlerinde kalmalarına ve Türk toplumuna katılımlarına olanak tanıyan bir şekilde korunmasıyla hiçbir alakası yoktur. Bunun yerine 620 yeni ev, bir otel ve bir kültür ve eğlence merkezi inşa edilerek tarihi bir cemaat yerinden edilecektir.
Türk hükümetini ve özellikle de belediye başkanı Demir'i Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGIT) 1999 İstanbul zirvesinde imzalanan anlaşmaya uymaya davet ediyorum. "Roman ve Sinti mensuplarının karşılaştığı sorunların ve bunların tam fırsat eşitliğinden yararlanmaları için AGİT yükümlülükleriyle tutarlı olarak etkili önlemler alınması ihtiyacının bilincindeyiz. Roman ve Sinti'nin toplumlarımız içinde tam ve eşit bir yere sahip olmaları ve onlara yönelik her türlü ayırımcılığın sona erdirilmesi için çabalarımızı artıracağız." (Avrupa Güvenlik Şartı'nin 20.maddesi)
Türk hükümetinin Sulukule'de yaşayan Roman cemaatinin zorunlu göcünü ve yerinden edilmesini ortadan kaldıran ve onun yerine onlara çalışma, ailelerinin barınmasını ve eğitimini sağlama, ve topluma tam olarak katılma firsatlarını sunan bir çözüm bulması zorunludur.
ABD Kongre Uyesi Alcee L. Hastings,
Helsinki Komisyonu'nun Esbaskani
http://csce.gov/index.cfm?FuseAction=Blogs.List&ContentType=L
Turkish Government Must Find a Common Solution for Roma in Sulukule
September 15, 2008 | 06:16 PM
In April, I along with Helsinki Commission Co-Chairman Senator Benjamin L. Cardin and Helsinki Commissioners Representatives Joseph R. Pitts and G.K. Butterfield sent a letter to Turkish Prime Minister Erdo?an, regarding the Sulukule urban transformation project. The letter expressed concern over the demolition of this historic community, which dates back to 1054, and whose residents are being forced to relocate outside of the city or onto the streets of Istanbul. Link to April 4th letter to Turkish Prime Minister.
Despite efforts to find an alternative to the project, the demolition continued on August 28. I am extremely troubled by the nature of this demolition and the way it has been carried out. I believe that the Turkish government must find a common solution to this situation that not only treats the residents of Sulukule with the dignity and respect they deserve, but also ensures they are not left homeless.
On September 3, Fatih District Mayor Mustafa Demir noted in the Turkish Daily News (Houses in Sulukule occupied, Fatih mayor said), “This project is an opportunity for those people living there, that they will never have again in their life.” I do not find the destruction and subsequent forced removal of residents from one of the oldest Roma communities in Europe to be a so-called ‘opportunity.’ The Roma community in Sulukule has continued to live under extremely dire conditions – conditions that nobody should have to endure.
This urban transformation project is not about preserving this centuries-old neighborhood in a way that would allow the Roma living there to remain and contribute to Turkish society. Instead 620 new homes, a hotel and a culture and entertainment center will be constructed, displacing an historic community.
I urge the Turkish government and in particular Mayor Demir to uphold the agreement from the Organization for Security and Cooperation (OSCE) 1999 Istanbul Summit: “We recognize the particular difficulties faced by Roma and Sinti and the need to undertake effective measures in order to achieve full equality of opportunity, consistent with OSCE commitments, for persons belonging to Roma and Sinti. We will reinforce our efforts to ensure that Roma and Sinti are able to play a full and equal part in our societies, and to eradicate discrimination against them.”
It is imperative that the Turkish government find a solution that will eliminate the displacement and forced migration of the Romani community in Sulukule and instead give them the opportunity to work, provide shelter and education to their families, and contribute fully to society.
15 Eylül 2008 Pazartesi
Dün
Mahalleden taşınmalar hızlandı. Her gün birkaç tane eşya taşıyan kamyon görüyoruz.
Mahallede kalan aileler çamurların, molozların, sağdan soldan sızan suların içinde yaşamaya devam ediyorlar. Hala sokaklarda, kapı önlerinde oturuluyor, sohbet ediliyor, çocuklar sokaklarda oyun oynamayı sürdürüyorlar.
Mahallede kalan aileler çamurların, molozların, sağdan soldan sızan suların içinde yaşamaya devam ediyorlar. Hala sokaklarda, kapı önlerinde oturuluyor, sohbet ediliyor, çocuklar sokaklarda oyun oynamayı sürdürüyorlar.
11 Eylül 2008 Perşembe
Dün
10 Eylül 2008 Çarşamba
1956-60 yılları Sulukule Yıkımları
http://www.turnusol.biz/public/makale.aspx?id=462&pid=19&makale=%22Biz%20artik%20turistik%20olduk
Yazar : Feza Kürkçüoğlu
Sulukule yıkılıyor… Yüzyıllardır Romanların oturduğu Sulukule’de “Kentsel Dönüşüm Projesi” kapsamında bir süredir süregelen yıkımlar geçtiğimiz hafta da devam etti.
Sulukule ile ilgili “projeler” tarih boyunca hep var oldu. Bunlardan biri, belki de bugünlerin habercisiydi. 1957 yılında gündeme gelen “Turistik Sulukule Projesi”nden söz ediyoruz. Yani Sulukule’yi “kurtarma” planları yeni değil!
Söz konusu proje, dönemin en popüler dergilerinden Hayat dergisine “Biz Artık Turistik Olduk” başlığı ile konu olur. Sulukulelilerin bir yandan yüzyıllardır yaşadıkları semtlerinden taşınma kaygılarını dile getirdikleri bir yandan da ne zaman turistik olacaklarını sordukları bu yazıya şimdi çoktan tarih olmuş olan fotoğraflar eşlik eder.
Yazının yayınlandığı yıl sürdürülen “İmar Hareketi” sonucunda Sulukule’nin bir kısmı yıkıldı. Edirnekapı’da surların bir bölümü ile Sulukule’de 29 ev yıkılarak Vatan Caddesi açıldı. Mahallenin neredeyse yarısı yerle bir olmuştu. Evleri yıkılan yüzlerce Roman Neslişah Mahallesi’ne taşındı. Elbette “şenlikleri” ile birlikte…
Meraklısı için sözünü ettiğimiz “İmar Hareketi”nden birkaç satırla bahsedelim. 1956 yılında Demokrat Parti döneminde, bizzat Başbakan Adnan Menderes tarafından yürütülen “İmar Hareketi”, 1960’lara kadar sürdü. Dört yıl içinde yeni yollar ve meydanlar açma, yol genişletme adına yapılan çalışmalar sonucunda aralarında birçok tarihi yapının bulunduğu 7289 bina yok edildi. Ve İstanbul’un tarihsel dokusu o yıllardan sonra bozulmaya başladı.
“İmar Hareketi” bir başka yazının konusu olsun deyip, biz yine Sulukule’ye dönelim. 1957’de sözü edilen “Turistik Sulukule” sadece kâğıt üzerinde kaldı. Şimdi Sulukule yıkılıyor. Hem de ne yıkım! Sulukulelerin nereye sürülürlerse sürülsünler yüreklerindeki şenliklerini yitirmemelerini diliyoruz.
21 Haziran 1957’de Hayat dergisinde yayınlanan “Biz Artık Turistik Olduk” başlıklı yazıyı noktasına, virgülüne dokunmadan aktarıyoruz. Birlikte okuyalım…
Biz Artık Turistik Olduk!
Edirnekapı ile Topkapı’yı sur duvarları içinden birbirine bağlıyan Arnavut kaldırımı döşeli bir cadde vardır. Sulukule Caddesi denen bu caddenin Edirnekapı tarafındaki Demirkapı ile Topkapı tarafındaki Hisardibi mevkileri arasında sur duvarları ile sırt sırta vermiş bir sıra ev uzanır. Caddenin karşısında yeni yapılmış olan birkaç ev de dahil olmak üzere buradaki 134 evde 890 kişi yaşar.
Bu 890 kişinin eli saz tutan, ayağı raksa uyan her ferdi İstanbul’un en lüks gazinolarından yurdun en hücra yerlerindeki düğünlere kadar halkın eğlence hayatında büyük bir rol oynar. 470 seneye varan tarihi ile başlı başına bir âlem olan Sulukule’de çocuklar daha analarının karnında iken raks çalkantıları ile hareketlenmeğe, gözlerini dünyaya açar açmaz da keman, darbuka, kanun ve zurna sesleri ile kulakları dolmağa başlar. Onun için bu semt sakinleri kadınlar anadan doğma çengi, erkekler de babadan görme sazendedir.
Şimdi Aksaray’dan doğru gelerek sur duvarlarının dibinde ve karşısındaki 29 ev ve sur duvarlarının o kısmını yarıp Edirnekapı–Topkapı asfaltına çıkacak olan Vatan Caddesi ile Sulukule sakinlerini bir telâştır almış: “Dağılıyor muyuz?” diyorlar. Dağılmak onlar için ölümden beter. Bütün Sulukule birbirinin akrabası, hısmı, dünürü. Hepsi birbirine bağlı. İlgililer “Hayır” demişler. “Vakıa sur dibindeki bu evler yıkılacak ama Sulukule için turistik bir bölge ihdas edilecek. Dağılmayacak, orada toplanacaksınız.”
Şimdi 890 nüfus bazen ümitli bir neşe ile “Biz artık turistik olduk” diyorlar ama uzun uzun düşünmekten de kendilerini alamıyorlar: “Bu işler acaba ne zaman olacak?
Yazar : Feza Kürkçüoğlu
Sulukule yıkılıyor… Yüzyıllardır Romanların oturduğu Sulukule’de “Kentsel Dönüşüm Projesi” kapsamında bir süredir süregelen yıkımlar geçtiğimiz hafta da devam etti.
Sulukule ile ilgili “projeler” tarih boyunca hep var oldu. Bunlardan biri, belki de bugünlerin habercisiydi. 1957 yılında gündeme gelen “Turistik Sulukule Projesi”nden söz ediyoruz. Yani Sulukule’yi “kurtarma” planları yeni değil!
Söz konusu proje, dönemin en popüler dergilerinden Hayat dergisine “Biz Artık Turistik Olduk” başlığı ile konu olur. Sulukulelilerin bir yandan yüzyıllardır yaşadıkları semtlerinden taşınma kaygılarını dile getirdikleri bir yandan da ne zaman turistik olacaklarını sordukları bu yazıya şimdi çoktan tarih olmuş olan fotoğraflar eşlik eder.
Yazının yayınlandığı yıl sürdürülen “İmar Hareketi” sonucunda Sulukule’nin bir kısmı yıkıldı. Edirnekapı’da surların bir bölümü ile Sulukule’de 29 ev yıkılarak Vatan Caddesi açıldı. Mahallenin neredeyse yarısı yerle bir olmuştu. Evleri yıkılan yüzlerce Roman Neslişah Mahallesi’ne taşındı. Elbette “şenlikleri” ile birlikte…
Meraklısı için sözünü ettiğimiz “İmar Hareketi”nden birkaç satırla bahsedelim. 1956 yılında Demokrat Parti döneminde, bizzat Başbakan Adnan Menderes tarafından yürütülen “İmar Hareketi”, 1960’lara kadar sürdü. Dört yıl içinde yeni yollar ve meydanlar açma, yol genişletme adına yapılan çalışmalar sonucunda aralarında birçok tarihi yapının bulunduğu 7289 bina yok edildi. Ve İstanbul’un tarihsel dokusu o yıllardan sonra bozulmaya başladı.
“İmar Hareketi” bir başka yazının konusu olsun deyip, biz yine Sulukule’ye dönelim. 1957’de sözü edilen “Turistik Sulukule” sadece kâğıt üzerinde kaldı. Şimdi Sulukule yıkılıyor. Hem de ne yıkım! Sulukulelerin nereye sürülürlerse sürülsünler yüreklerindeki şenliklerini yitirmemelerini diliyoruz.
21 Haziran 1957’de Hayat dergisinde yayınlanan “Biz Artık Turistik Olduk” başlıklı yazıyı noktasına, virgülüne dokunmadan aktarıyoruz. Birlikte okuyalım…
Biz Artık Turistik Olduk!
Edirnekapı ile Topkapı’yı sur duvarları içinden birbirine bağlıyan Arnavut kaldırımı döşeli bir cadde vardır. Sulukule Caddesi denen bu caddenin Edirnekapı tarafındaki Demirkapı ile Topkapı tarafındaki Hisardibi mevkileri arasında sur duvarları ile sırt sırta vermiş bir sıra ev uzanır. Caddenin karşısında yeni yapılmış olan birkaç ev de dahil olmak üzere buradaki 134 evde 890 kişi yaşar.
Bu 890 kişinin eli saz tutan, ayağı raksa uyan her ferdi İstanbul’un en lüks gazinolarından yurdun en hücra yerlerindeki düğünlere kadar halkın eğlence hayatında büyük bir rol oynar. 470 seneye varan tarihi ile başlı başına bir âlem olan Sulukule’de çocuklar daha analarının karnında iken raks çalkantıları ile hareketlenmeğe, gözlerini dünyaya açar açmaz da keman, darbuka, kanun ve zurna sesleri ile kulakları dolmağa başlar. Onun için bu semt sakinleri kadınlar anadan doğma çengi, erkekler de babadan görme sazendedir.
Şimdi Aksaray’dan doğru gelerek sur duvarlarının dibinde ve karşısındaki 29 ev ve sur duvarlarının o kısmını yarıp Edirnekapı–Topkapı asfaltına çıkacak olan Vatan Caddesi ile Sulukule sakinlerini bir telâştır almış: “Dağılıyor muyuz?” diyorlar. Dağılmak onlar için ölümden beter. Bütün Sulukule birbirinin akrabası, hısmı, dünürü. Hepsi birbirine bağlı. İlgililer “Hayır” demişler. “Vakıa sur dibindeki bu evler yıkılacak ama Sulukule için turistik bir bölge ihdas edilecek. Dağılmayacak, orada toplanacaksınız.”
Şimdi 890 nüfus bazen ümitli bir neşe ile “Biz artık turistik olduk” diyorlar ama uzun uzun düşünmekten de kendilerini alamıyorlar: “Bu işler acaba ne zaman olacak?
Basın'dan
http://www.birgun.net/actuel_index.php?news_code=1220607945&year=2008&month=09&day=05
BU YIKIM ROMANLARIN SULUKULE’DEN TEHCİRİ
05 Eylül 2008
Erdal Karayazgan
AKP hükümetinin ve AKP Büyükşehir/ Fatih belediyelerinin Sulukule’de yürüttükleri “Kentsel Dönüşüm Projesi” bir rant projesi olmaktan öte İstanbul’un göbeğinde bir tehcir uygulamasıdır. Bu “proje” 2005-2008 arasında İstanbul Sulukule’den Roman vatandaşlarımızın tehciri olarak tarih kayıtlarına geçiyor.
Sulukule’den bu tehcir uygulamasına karşı çıkan Sulukule Platformu’nun tüm mücadelesine; CHP Milletvekili Çetin Soysal ve ÖDP Milletvekili Ufuk Uras’ın konuyu TBMM’ye taşımalarına; Avrupa Birliği yetkililerinin, ABD Helsinki İzleme Komitesi’nin, çeşitli uluslararası sivil toplum kuruluşlarının ve UNESCO’nun konuyla ilgili itirazlarına (ki UNESCO raporunda Sulukule’de bu “kentsel dönüşüm projesi”nin bir “soylulaştırma projesi” olduğu belirtilmiş ve durumun düzeltilmesi için Büyükşehir/Fatih belediyelerine 2009’a kadar mühlet verilmiştir) rağmen Sulukule’nin “dönüşümü” devam ediyor. Binalar yıkılıyor; Sulukule’de ikamet eden Romanlar burayı terketmeleri için artan bir baskıyla karşı karşıya.
Nisan 2008’de Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığı’nın talebi üzerine, İstanbul Valiliği İnsan Hakları Kurulu Başkanlığı İnsan Hakları Araştırma ve İnceleme Komisyonu’nun haziran ayında hazırladığı ön raporda “Uygulanması Gereken Acil Öneriler” şöyle sıralanıyordu:
1. Bölge insanına acil temiz içme-kullanma suyu ve yiyecek yardımı yapılması,
2. Yaşamak için gereksinim duyulan kanalizasyon, elektrik ve su gibi hizmetlerin verilmesi,
3. Bölgenin salgın hastalıklardan korunması için acilen ilaçlanması,
4. Hızlı bir sağlık durum tespiti yapılarak hasta olanlara tedavi yardımı yapılması,
5. Sağlık hizmeti için prefabrik sağlık ocağı yapılması,
6. Çocuklar için oyun parkı, eğitim ve sosyal olanaklar sağlanması,
7. Tarihi altyapı özelliklerinin korunması,
8. Tarihi bina yıkıntılarına zarar vermeden diğer molozların kaldırılması,
9. Tarih ve Kültür Varlıklarını Koruma Kurulu tarafından acilen (sarnıç sistemi) alt ve üst yapının tespitlerine dönük rapor hazırlanması,
10. Bölgenin yer altı/yer üstü envanterlerinin çıkarılarak 2368(*) sayılı Tarih ve Kültür Varlıklarını Koruma Projesi doğrultusunda 1000 yıllık tarihsel dokunun ve bölgede yaşayan “Roman” halkın korunması.
İstanbul Valiliği İl İnsan Hakları Kurulu bu önerileri oybirliği ile onaylıyor ve 25.06.2008 tarihinde gönderdiği bir yazıyla aşağıdaki kurumlardan “konuyla ilgili alınması gereken acil önlemlerin kurumlar arasında koordinasyonunun sağlanarak alınması ve herhangi bir insan hakları ihlaline sebebiyet verilmemesini, alınan tedbirlerden 15 Temmuz 2008’e kadar Valilik İnsan Hakları Kurulu Başkanlığı’na bilgi” vermelerini istiyordu:
Büyükşehir Belediye Başkanlığı, Fatih Kaymakamlığı, İl Sağlık Müdürlüğü, İl Milli Eğitim Müdürlüğü, İstanbul Yenileme Alanları Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğü, Fatih Belediye Başkanlığı, BEDAŞ A.Ş. Genel Müdürlüğüne ve İSKİ Genel Müdürlüğü.
Sulukule’de yaşayan Roman vatandaşların tehcirini sağlamak üzere uygulamaya konulan yaptırımların sonucunda oluşan insan hak ihlallerinin artık sürdürülmemesi ve hak ihlalleri neticesinde oluşan durumun düzeltilmesinin açıkça talep edildiği bu resmi kurul raporuna da verilen cevap farklı olmamış; 28 Ağustos’ta çevik kuvvet eşliğinde yine yıkımlara devam edildi
AKP hükümeti İçişleri, Sağlık, Enerji ve Tabii Kaynaklar ve Milli Eğitim Bakanlıklarının ilgili kurumları, Büyükşehir ve Fatih Belediyeleri İl İnsan Hakları Kurulu’na 15 Temmuz 2008’e kadar aldıkları önlemler hakkında bilgi verdiler mi bilmiyoruz. Ancak, rapor tarihinden bu yana Sulukule’de durumun daha da kötüye gittiğini biliyoruz. Tehcir uygulaması “kararlılıkla” sürdürülüyor.
İl İnsan Hakları Kurulu tarafından onaylanan raporda da öngörüldüğü üzere, “Bölgenin yer altı/yer üstü envanterlerinin çıkarılarak 2368(*) sayılı Tarih ve Kültür Varlıklarını Koruma Projesi doğrultusunda 1000 yıllık tarihsel dokunun ve bölgede yaşayan “Roman” halkın korunması” yani bu tehcir uygulamasının durdurulması için hiç bir şekilde geç kalınmış değildir. Kentsel Dönüşüm Projesinde yapılacak binaların kapalı otoparklı lüks villalar yerine Sulukule Romanlarının yaşam ve kültürüne uygun mütevazi konutlara dönüştürülerek onların bin yıldan fazladır sürdürdükleri yaşamlarına devam etmeleri halen sağlanabilir. Bu niteliklere haiz Sulukule Romanlarının isteklerine göre tasarlanmış bir proje Sulukule Platformu tarafından hazırlatılmıştır bile.
Gerek hükümet gerekse ilgili belediyeler bu tehcir uygulamasını durdurarak Sulukule’de Romanların kalmasını sağlayabilir veya bugüne kadarki politikalarını aynen sürdürebilir. Çok kimlikli, çok-kültürlü bir toplumsal yaşamdan yana olmak ya da ayrımcılığın neden olacağı bir tehcirden sorumlu olmak arasında bir seçim söz konusudur.
Bu tehcir uygulaması hakkında bilgi sahibi olmasına rağmen sessiz kalarak bu duruma karşı çıkmayan her bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının da “Sulukule’den Roman Vatandaşların Tehciri”nden de bizzat sorumlu olacağını/olduğunu düşünüyorum.
(*) Sulukule’deki gelişmelerle ilgili geniş bilgi http://sulukulegunlugu.blogspot.com adresinden bulunabilir. “2368 sayılı Tarih ve Kültür Varlıklarını Koruma Projesi” olarak raporda yer alan ibarenin 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu” ve “Tarih ve Kültür Varlıklarını Koruma Kurulu” ibaresinin de “Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu” olması gerekir (E.K.).
http://yenisafak.com.tr/Yazarlar/?i=12600&y=FikriAkyuz
Şu Sulukule meselesini çoktandır yazmak istiyordum ama son halini gidip görmeden yazmak istemiyordum. Tamam “gitmesek de görmesek de o köy bizim köyümüzdür” demek mümkündür ama Sulukule bir köy değil, neticede Fatih'in bir mahallesi..
Yıllar boyunca Sulukule denilince akla hep “uyuşturucu satıcılığı” ve “hırsızlık” geldiği için mi bu mahallenin sakinleri kırk kilometre ötedeki Gaziosmanpaşa'nın Taşoluk beldesine “sürülüyor?”
Sulukule'yi yıkılmadan önce de birkaç kez görmüş ve burasının ciddi manada rehabilite edilmesi gerektiğine kanaat getirmiştim. Yine burada hırsızlık olaylarının ve uyuşturucu satıcılığının yaygın olduğunu Fatih'te cumhuriyet savcılığı yapan bir arkadaşımdan detaylı bir şekilde dinlemiştim.
Bununla beraber, bütün bunların bir mahallenin “ortadan kaldırılmasının” mazeretini teşkil edemeyeceğini de biliyorum.
Ama aynı sorun sadece Sulukule'de yok ki!
Bu sorun Gaziosmanpaşa'nın Sarıgöl ve Beyoğlu'nun Dolapdere ve Hacıhüsrev mahallelerinde de mevcut değil mi? Kaldı ki Sarıgöl'de Büyükşehir Belediyesi ile Gaziosmanpaşa Belediyesi'nin ortak çalışması sonucunda harap olmuş binalar yıkılmış ama buranın sakinleri kırk kilometre öteye sürülmemişti.
Bu insanlar “zararlı tiplerse”, bu insanların yerleştirileceği Taşoluk'un günahı nedir? “Taşoluk, İstanbul merkezine uzak olduğu için bunlar artık merkeze gelip zarar marar veremez..” diye mi düşünülüyor? O zaman amaç nedir? Amaç, yıkık dökük binaları ıslah etmek, rehabilite etmek midir? Peki “yıkık dökük” binalar sadece Sulukule'de mi vardır?
Zeytinburnu'nda Büyükşehir Belediyesi çok doğru bir kararla kentsel dönüşüm gerçekleştirmek amacıyla Sümer mahallesini yıkarken burada oturan insanları Tekirdağ il sınırına mı sürdü? Sulukule'nin tüm sakinleri uyuşturucu satıcısı ve hırsız mıdır?
Şayet böyle ise, bu insanlar Taşoluk'a gidince “Arkadaşlar Taşoluk'ta bize ekmek yok..” deyip kendilerini “emekliye” mi ayıracaktır?! Yok eğer hepsi potansiyel suçlu değilse, tamamına böyle bir “operasyon” niye yapılıyor?
Bir Çingene çocuğunu yıllardır oynadığı sokaktan alıkoymanın doğuracağı travmanın bedeli imar ıslah planının hangi maddesine denk düşer?
“Karakol Amirlerinin Umumi Vazifeleri Bölümü”nün 9. maddesinde “olağan şüpheliler” bakınız nasıl yer alıyor: “Serseriler, meczuplar, esaslı bir mesleği olmayan Çingeneler..” Peki “esaslı bir mesleği olup” da misal Türk, Kürt, Çerkez olanlar hırsızlık ya da uyuşturucu satıcılığı yapmıyor mu? Bir devlet, kendi vatandaşları arasında bir ırka yönelik böylesine dışlayıcı ve suçlayıcı tavrı nasıl gösterir?
Bu Sulukule meselesinin bir başka yönü daha var ki, bu durum ilerde belediyeyi ve Ak Parti'yi zor durumda bırakacak bir takım gelişmelere de zemin olabilme potansiyeli taşımaktadır. Ben belediyenin de hükümetin de iddia edileceği üzere burada “rantsal bir alan” oluşturmak amacıyla hareket ettiğine inanmıyorum.
Ancak bu konu bazı kronik muarızlar ve müzmin muhalifler tarafından öylesine speküle edilecektir ki, iddialar peş peşe gelmek suretiyle kamuoyunun kafası karıştırılacaktır.
Örneğin denilecektir ki: “Sulukule'nin yıkılmasına karar verildikten sonra ama henüz yıkılmadan önce bazı kişi ve kurumlar buradan pek çok arsa satın aldı. Bu arsaların yerine yapılacak olan yeni binalarla burada bire on bir rant edilecektir.”
Türkiye'de otuz yılda yapılmış olanları beş yılda yapma becerisini gösteren hükümet ile İstanbul'da çevre düzenlemesi de dahil büyük projelere imza atan Kadir Topbaş'ın “2. Şaban Dişli olayı” gibi algılanabilecek olan bu tür iddialarla yıpratılmaya çalışılacağı o kadar aşikar ki.. Üstelik işin bir yönü daha var ki, amaç o olmasa da amacın o olduğu hususu dünya kamuoyunun da önüne serilmek istenecektir.
O da şudur: Nasıl ki İsmet İnönü döneminde Yahudiler Varlık Vergisi ile Aşkale'ye sürüldü.. Nasıl ki Adnan Menderes döneminde, 6-7 Eylül 1955'te, Atatürk'ün doğduğu evin bombalandığı iddiasıyla İstanbul'daki Rumların evleri ve işyerleri talan edildi.. İşte bu Sulukule meselesi de “Çingenelere yönelik bir sürgün” gibi anlatılacak ve maalesef dış dünya da olayı böyle “okuyacaktır”.
Hiçbir şey yapmasa bile sırf Haliç gibi bir “pisliği” temizlemiş olan “çevreciliğin daniskası” Başbakan Erdoğan'ın bu Sulukule meselesine “el koyma” zamanı gelmiştir.
Zira ortalık “çevrecilerin daniskalarıyla” değil ama pislik atmaktan imtina etmeyen “çamurcuların feriştahları” ile doludur.
BU YIKIM ROMANLARIN SULUKULE’DEN TEHCİRİ
05 Eylül 2008
Erdal Karayazgan
AKP hükümetinin ve AKP Büyükşehir/ Fatih belediyelerinin Sulukule’de yürüttükleri “Kentsel Dönüşüm Projesi” bir rant projesi olmaktan öte İstanbul’un göbeğinde bir tehcir uygulamasıdır. Bu “proje” 2005-2008 arasında İstanbul Sulukule’den Roman vatandaşlarımızın tehciri olarak tarih kayıtlarına geçiyor.
Sulukule’den bu tehcir uygulamasına karşı çıkan Sulukule Platformu’nun tüm mücadelesine; CHP Milletvekili Çetin Soysal ve ÖDP Milletvekili Ufuk Uras’ın konuyu TBMM’ye taşımalarına; Avrupa Birliği yetkililerinin, ABD Helsinki İzleme Komitesi’nin, çeşitli uluslararası sivil toplum kuruluşlarının ve UNESCO’nun konuyla ilgili itirazlarına (ki UNESCO raporunda Sulukule’de bu “kentsel dönüşüm projesi”nin bir “soylulaştırma projesi” olduğu belirtilmiş ve durumun düzeltilmesi için Büyükşehir/Fatih belediyelerine 2009’a kadar mühlet verilmiştir) rağmen Sulukule’nin “dönüşümü” devam ediyor. Binalar yıkılıyor; Sulukule’de ikamet eden Romanlar burayı terketmeleri için artan bir baskıyla karşı karşıya.
Nisan 2008’de Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığı’nın talebi üzerine, İstanbul Valiliği İnsan Hakları Kurulu Başkanlığı İnsan Hakları Araştırma ve İnceleme Komisyonu’nun haziran ayında hazırladığı ön raporda “Uygulanması Gereken Acil Öneriler” şöyle sıralanıyordu:
1. Bölge insanına acil temiz içme-kullanma suyu ve yiyecek yardımı yapılması,
2. Yaşamak için gereksinim duyulan kanalizasyon, elektrik ve su gibi hizmetlerin verilmesi,
3. Bölgenin salgın hastalıklardan korunması için acilen ilaçlanması,
4. Hızlı bir sağlık durum tespiti yapılarak hasta olanlara tedavi yardımı yapılması,
5. Sağlık hizmeti için prefabrik sağlık ocağı yapılması,
6. Çocuklar için oyun parkı, eğitim ve sosyal olanaklar sağlanması,
7. Tarihi altyapı özelliklerinin korunması,
8. Tarihi bina yıkıntılarına zarar vermeden diğer molozların kaldırılması,
9. Tarih ve Kültür Varlıklarını Koruma Kurulu tarafından acilen (sarnıç sistemi) alt ve üst yapının tespitlerine dönük rapor hazırlanması,
10. Bölgenin yer altı/yer üstü envanterlerinin çıkarılarak 2368(*) sayılı Tarih ve Kültür Varlıklarını Koruma Projesi doğrultusunda 1000 yıllık tarihsel dokunun ve bölgede yaşayan “Roman” halkın korunması.
İstanbul Valiliği İl İnsan Hakları Kurulu bu önerileri oybirliği ile onaylıyor ve 25.06.2008 tarihinde gönderdiği bir yazıyla aşağıdaki kurumlardan “konuyla ilgili alınması gereken acil önlemlerin kurumlar arasında koordinasyonunun sağlanarak alınması ve herhangi bir insan hakları ihlaline sebebiyet verilmemesini, alınan tedbirlerden 15 Temmuz 2008’e kadar Valilik İnsan Hakları Kurulu Başkanlığı’na bilgi” vermelerini istiyordu:
Büyükşehir Belediye Başkanlığı, Fatih Kaymakamlığı, İl Sağlık Müdürlüğü, İl Milli Eğitim Müdürlüğü, İstanbul Yenileme Alanları Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğü, Fatih Belediye Başkanlığı, BEDAŞ A.Ş. Genel Müdürlüğüne ve İSKİ Genel Müdürlüğü.
Sulukule’de yaşayan Roman vatandaşların tehcirini sağlamak üzere uygulamaya konulan yaptırımların sonucunda oluşan insan hak ihlallerinin artık sürdürülmemesi ve hak ihlalleri neticesinde oluşan durumun düzeltilmesinin açıkça talep edildiği bu resmi kurul raporuna da verilen cevap farklı olmamış; 28 Ağustos’ta çevik kuvvet eşliğinde yine yıkımlara devam edildi
AKP hükümeti İçişleri, Sağlık, Enerji ve Tabii Kaynaklar ve Milli Eğitim Bakanlıklarının ilgili kurumları, Büyükşehir ve Fatih Belediyeleri İl İnsan Hakları Kurulu’na 15 Temmuz 2008’e kadar aldıkları önlemler hakkında bilgi verdiler mi bilmiyoruz. Ancak, rapor tarihinden bu yana Sulukule’de durumun daha da kötüye gittiğini biliyoruz. Tehcir uygulaması “kararlılıkla” sürdürülüyor.
İl İnsan Hakları Kurulu tarafından onaylanan raporda da öngörüldüğü üzere, “Bölgenin yer altı/yer üstü envanterlerinin çıkarılarak 2368(*) sayılı Tarih ve Kültür Varlıklarını Koruma Projesi doğrultusunda 1000 yıllık tarihsel dokunun ve bölgede yaşayan “Roman” halkın korunması” yani bu tehcir uygulamasının durdurulması için hiç bir şekilde geç kalınmış değildir. Kentsel Dönüşüm Projesinde yapılacak binaların kapalı otoparklı lüks villalar yerine Sulukule Romanlarının yaşam ve kültürüne uygun mütevazi konutlara dönüştürülerek onların bin yıldan fazladır sürdürdükleri yaşamlarına devam etmeleri halen sağlanabilir. Bu niteliklere haiz Sulukule Romanlarının isteklerine göre tasarlanmış bir proje Sulukule Platformu tarafından hazırlatılmıştır bile.
Gerek hükümet gerekse ilgili belediyeler bu tehcir uygulamasını durdurarak Sulukule’de Romanların kalmasını sağlayabilir veya bugüne kadarki politikalarını aynen sürdürebilir. Çok kimlikli, çok-kültürlü bir toplumsal yaşamdan yana olmak ya da ayrımcılığın neden olacağı bir tehcirden sorumlu olmak arasında bir seçim söz konusudur.
Bu tehcir uygulaması hakkında bilgi sahibi olmasına rağmen sessiz kalarak bu duruma karşı çıkmayan her bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının da “Sulukule’den Roman Vatandaşların Tehciri”nden de bizzat sorumlu olacağını/olduğunu düşünüyorum.
(*) Sulukule’deki gelişmelerle ilgili geniş bilgi http://sulukulegunlugu.blogspot.com adresinden bulunabilir. “2368 sayılı Tarih ve Kültür Varlıklarını Koruma Projesi” olarak raporda yer alan ibarenin 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu” ve “Tarih ve Kültür Varlıklarını Koruma Kurulu” ibaresinin de “Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu” olması gerekir (E.K.).
http://yenisafak.com.tr/Yazarlar/?i=12600&y=FikriAkyuz
Şu Sulukule meselesini çoktandır yazmak istiyordum ama son halini gidip görmeden yazmak istemiyordum. Tamam “gitmesek de görmesek de o köy bizim köyümüzdür” demek mümkündür ama Sulukule bir köy değil, neticede Fatih'in bir mahallesi..
Yıllar boyunca Sulukule denilince akla hep “uyuşturucu satıcılığı” ve “hırsızlık” geldiği için mi bu mahallenin sakinleri kırk kilometre ötedeki Gaziosmanpaşa'nın Taşoluk beldesine “sürülüyor?”
Sulukule'yi yıkılmadan önce de birkaç kez görmüş ve burasının ciddi manada rehabilite edilmesi gerektiğine kanaat getirmiştim. Yine burada hırsızlık olaylarının ve uyuşturucu satıcılığının yaygın olduğunu Fatih'te cumhuriyet savcılığı yapan bir arkadaşımdan detaylı bir şekilde dinlemiştim.
Bununla beraber, bütün bunların bir mahallenin “ortadan kaldırılmasının” mazeretini teşkil edemeyeceğini de biliyorum.
Ama aynı sorun sadece Sulukule'de yok ki!
Bu sorun Gaziosmanpaşa'nın Sarıgöl ve Beyoğlu'nun Dolapdere ve Hacıhüsrev mahallelerinde de mevcut değil mi? Kaldı ki Sarıgöl'de Büyükşehir Belediyesi ile Gaziosmanpaşa Belediyesi'nin ortak çalışması sonucunda harap olmuş binalar yıkılmış ama buranın sakinleri kırk kilometre öteye sürülmemişti.
Bu insanlar “zararlı tiplerse”, bu insanların yerleştirileceği Taşoluk'un günahı nedir? “Taşoluk, İstanbul merkezine uzak olduğu için bunlar artık merkeze gelip zarar marar veremez..” diye mi düşünülüyor? O zaman amaç nedir? Amaç, yıkık dökük binaları ıslah etmek, rehabilite etmek midir? Peki “yıkık dökük” binalar sadece Sulukule'de mi vardır?
Zeytinburnu'nda Büyükşehir Belediyesi çok doğru bir kararla kentsel dönüşüm gerçekleştirmek amacıyla Sümer mahallesini yıkarken burada oturan insanları Tekirdağ il sınırına mı sürdü? Sulukule'nin tüm sakinleri uyuşturucu satıcısı ve hırsız mıdır?
Şayet böyle ise, bu insanlar Taşoluk'a gidince “Arkadaşlar Taşoluk'ta bize ekmek yok..” deyip kendilerini “emekliye” mi ayıracaktır?! Yok eğer hepsi potansiyel suçlu değilse, tamamına böyle bir “operasyon” niye yapılıyor?
Bir Çingene çocuğunu yıllardır oynadığı sokaktan alıkoymanın doğuracağı travmanın bedeli imar ıslah planının hangi maddesine denk düşer?
“Karakol Amirlerinin Umumi Vazifeleri Bölümü”nün 9. maddesinde “olağan şüpheliler” bakınız nasıl yer alıyor: “Serseriler, meczuplar, esaslı bir mesleği olmayan Çingeneler..” Peki “esaslı bir mesleği olup” da misal Türk, Kürt, Çerkez olanlar hırsızlık ya da uyuşturucu satıcılığı yapmıyor mu? Bir devlet, kendi vatandaşları arasında bir ırka yönelik böylesine dışlayıcı ve suçlayıcı tavrı nasıl gösterir?
Bu Sulukule meselesinin bir başka yönü daha var ki, bu durum ilerde belediyeyi ve Ak Parti'yi zor durumda bırakacak bir takım gelişmelere de zemin olabilme potansiyeli taşımaktadır. Ben belediyenin de hükümetin de iddia edileceği üzere burada “rantsal bir alan” oluşturmak amacıyla hareket ettiğine inanmıyorum.
Ancak bu konu bazı kronik muarızlar ve müzmin muhalifler tarafından öylesine speküle edilecektir ki, iddialar peş peşe gelmek suretiyle kamuoyunun kafası karıştırılacaktır.
Örneğin denilecektir ki: “Sulukule'nin yıkılmasına karar verildikten sonra ama henüz yıkılmadan önce bazı kişi ve kurumlar buradan pek çok arsa satın aldı. Bu arsaların yerine yapılacak olan yeni binalarla burada bire on bir rant edilecektir.”
Türkiye'de otuz yılda yapılmış olanları beş yılda yapma becerisini gösteren hükümet ile İstanbul'da çevre düzenlemesi de dahil büyük projelere imza atan Kadir Topbaş'ın “2. Şaban Dişli olayı” gibi algılanabilecek olan bu tür iddialarla yıpratılmaya çalışılacağı o kadar aşikar ki.. Üstelik işin bir yönü daha var ki, amaç o olmasa da amacın o olduğu hususu dünya kamuoyunun da önüne serilmek istenecektir.
O da şudur: Nasıl ki İsmet İnönü döneminde Yahudiler Varlık Vergisi ile Aşkale'ye sürüldü.. Nasıl ki Adnan Menderes döneminde, 6-7 Eylül 1955'te, Atatürk'ün doğduğu evin bombalandığı iddiasıyla İstanbul'daki Rumların evleri ve işyerleri talan edildi.. İşte bu Sulukule meselesi de “Çingenelere yönelik bir sürgün” gibi anlatılacak ve maalesef dış dünya da olayı böyle “okuyacaktır”.
Hiçbir şey yapmasa bile sırf Haliç gibi bir “pisliği” temizlemiş olan “çevreciliğin daniskası” Başbakan Erdoğan'ın bu Sulukule meselesine “el koyma” zamanı gelmiştir.
Zira ortalık “çevrecilerin daniskalarıyla” değil ama pislik atmaktan imtina etmeyen “çamurcuların feriştahları” ile doludur.
9 Eylül 2008 Salı
Mahalle'den
Geçen günlerde Sulukule çocuk atölyesi'nin kapısı hep açıktı, atölye çalışmaları devam etti.
Derneğin de merkezi olan kahve, Ümit Hoca'nın deyişi ile "İstanbul'un en popüler kahvelerinden birisi" olma özelliğini bu hafta da sürdürdü, yerli yabancı konuklar ve mahalleli ile kahve genelde kalabalık ve canlıydı.
Hafta sonu okullu olmaya karar verdik, alışverişe çıktık.
Matthieu'yu Fransa'ya uğurladık.
Derneğin de merkezi olan kahve, Ümit Hoca'nın deyişi ile "İstanbul'un en popüler kahvelerinden birisi" olma özelliğini bu hafta da sürdürdü, yerli yabancı konuklar ve mahalleli ile kahve genelde kalabalık ve canlıydı.
Hafta sonu okullu olmaya karar verdik, alışverişe çıktık.
Matthieu'yu Fransa'ya uğurladık.
2 Eylül 2008 Salı
1 Eylül 2008 Pazartesi
Mahalle'nin üst taraftaki sokaklar aylarca önce boşaldı. Şimdi yıkık binaları, insansız, çocuksuz sokakları ile boş bir savaş alanı gibi duruyor. Son yıkımların ardından mahallenin aşağı sokakları da boşalmaya başladı. Bugün Hayri'ler taşınmıştı. Sokaklarda Remzi'ye, Hayri'ye ve Sezgin'e hiç rastlamadım. Kalanlar hem mahallenin şu anki elverişsiz koşullarında yaşıyorlar, hem de büyük bir belirsizlik içindeler. Sulukule Çocuk Atölyesi faaliyetlerini sürdürdü.
Yaşar Hoca'nın ritim dersini Bostan'da yaptık. Mahallelilerin ilgisini çekmek bakımından iyi oldu. Sonra da iftar zamanı azar işittik::(( dersi bitirdik .
Yaşar Hoca'nın ritim dersini Bostan'da yaptık. Mahallelilerin ilgisini çekmek bakımından iyi oldu. Sonra da iftar zamanı azar işittik::(( dersi bitirdik .
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)